Belediye otobüsünde yaşanan “öpüşme” diğer bir ifadeyle ahlaksızlık, otobüste bulunanlarca hiç tepki gösterilmemesi toplumun geldiği noktayı göstermektedir…
Birçok yazımda toplumun temel dinamiklerinin bozulmaya yüz tuttuğundan bahsettim, ediyorum…
İçinde bulunduğumuz girdap böyle davam ederse toplumun tüm kesimlerini yutup gidecek… Ahlaksızlığın doğal karşılanması, sanki onların en doğal hakkıymış gibi kimsenin ses çıkarmaması kabul edilir gibi değil!
“Edep yahu!”
Kim ne derse desin neyi nasıl normal görüyorsa görsün ama ben doğal ve olağan görmüyorum!
Toplum uyuyorsa bir zahmet uyansın!
Çocuk yetiştiriyoruz…
Toplu taşıma araçlarına eşimizle ve çocuklarımızla biniyoruz… Henüz dünyaya gözlerini açmamış bu körpecik çocuklara hayatın yanlış tarafını gösterip her şey çok doğal ve olağanmış gibi sunarsak, onları uçuruma doğru sürüklemiş oluruz!
Birilerinin çıkıp bir şeyler yapmasını beklemeyelim… Toplum olarak biz kendimizi düzeltirsek bu tür görüntülerle karşı karşıya kalmayız…
13-14 yaşlarındayken, İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesine otobüsle gidiyordum… Birden arkalardan yüksek bir ses gelmeye başlamıştı… Ne oluyor diye döndüğümde ak saçlı bir amca yüksek ses tonuyla “evladım utanmıyor musun, bu ne hal, bu kadar insan arasında böyle davranamazsın” diye bağırdığına şahitlik etmiştim…
Kulaktan kulağa gelen fısıldamalardan arka tarafta oturan iki kişinin (bir kız bir erkek) sarmaş dolaş olduğu ve bu yüzden ak saçlı amca onlara kızmıştı…
Ne garip değil mi?
Sarıldığı için kızılan iki kişiden, ulu orta öpüşülürken kimsenin ses çıkarmayıp görüntü alarak beynelmilel bir ortamda paylaşmasına kadar gelinen bir ortama geldik!
Acınacak bir topluma dönüşme yolunda hızla ilerliyoruz maalesef!
Kültür yozlaşmasına millet olarak izin vermemeliyiz… Kendi geleneklerimize sahip çıkmalıyız…
İnsani sıfatlardan kendimizi mahrum etmemeliyiz!
Yoksa davranış olarak “hayvanlardan” farkımız kalmaz!
“Ben özgürüm, her istediğimi yaparım, kimse bana karışamaz…” gibi içi boş cümle yığınından oluşan söylemelere itibar etmeyin!
Cicero”nun değişiyle “ Özgürlük için hepimiz hukukun kölesiyiz.” der…
Evet, aynen öyle…
Hepimiz hukuk terazisinin kölesiyiz çünkü hukuk asla bize yanlış yapmaz, yanlış yapan yine uygulayıcılardır…
Toplumu dizayn eden yazılı ve yazısız kurallar vardır…
Herkes o kurallara uymak zorundadır. Hiç kimse “Yok, efendim ben kurallara uymuyorum, kural tanımıyorum.” diyemez!
Toplu bir yerde yemek yenirken “ben özgürüm, istediğim yere tükürürüm” denilmeyeceği gibi, ulu orta ahlaksızlık ta yapılamaz!
Ferdi ve genel kurallar vardır…
Bir birey olarak kendi evimizde giyimimize pek dikkat etmezken, toplu bir yere gideceğimiz zaman giyim kuşamımıza dikkat ederiz… Toplu bir yere gitmenin giyim şekli ile ilgili herhangi bir yazılı kuralı yoktur ama süregelen toplumun yazısız kuralıdır bunlar…
Dolayısıyla, “ben özgürüm” söylemi hiçbir şey ifade etmez çünkü özgürlüğün sınırları yazılı ve yazısız kurallarla belirlenmiştir…
Herkes edebiyle ve etik normlar çerçevesinde hayatını sürdürmekle mükelleftir… Toplumun temel dinamiklerine saygılı olmak zorundayız…
Büyük bir medeniyetimiz var… Ve başını eğdirmememiz gerektiğini düşünüyorum.
Sözün ustasından;
Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep,
Dediler ilim geride, illa edep illa edep.
Gezdim Halep ile Şam’ı; eyledim ilmi talep,
Meğer ilim bir hiç imiş; illa edep illa edep.
(Yunus Emre)
Vesselam
Hamza KILIÇASLAN