Baskılara boyun eğmeyerek direnişin sembolü Asiye anamızın, hayânın sembolü Meryem anamızın, sadakatin sembolü Hatice anamızın, tevazuunun sembolü Fatima anamızın varisleri Banu hanımefendinin kardeşleri olan hanım komisyonları ve hanım üyelerimiz,
Üç beş sendika baronunun “Zirveden yeni ufuklara. Yeni ufuklardan yeni umutlara” mottolarıyla çıkılan yolda, umutları Yunan Adaları ve Ege Denizinin muhteşem manzarasında doruğa ulaşırken, yüz binlerce Memur-Sen üyesinin umudu ise Ege kıyılarında son bulan cansız bedenlerle birleşmesin.
Bir avuç sendika ağaları ikişer, üçer evlerinde keyifle manzaralarını seyrederken, yüz binlerce memur kirada oturacak bir evi, daha ucuza nerede bulabilirim diye mahallelerin arka sokaklarında adım adım gezmeleri içimizdeki çelişkiyi gözler önüne seriyor.
Rahmetli Akif İNAN’ın bizlere emanet olarak bıraktığı bir dava hareketi olan bu sendikayı, bugünkü bazı üst yöneticilerinin ellerinde rant ve zenginleşme aracı olmaktan çıkaralım. Yeniden değer sendikacılığını hayata geçirelim.
Akif İNAN’ın dava için kurduğu sendikanın örgütsel gücünü kullanarak kendilerine Ege sahillerinde parsel parsel rant edilenlerin gönderileceği, sendikayı bir dava hareketi olarak görenlerin ise sendikada söz sahibi olacağı gün yakındır. Banu Bacımızın kendi ifadesiyle kan bağı olarak bir kardeşi yoktur ve ailenin tek çocuğudur. Ancak gönül bağı olarak tüm hanım üyeler Banu Bacımızın kardeşleridir. Bu tarihi çağrıya öncelikle hanım kardeşlerimiz karşılık verecektir. Bu karşılık ait oldukları teşkilatın vicdani sorumluluklarının gereğidir.
Rahmetli Kurucu Genel Başkanımız Akif İNAN’ın biricik kerimesi, Ankara’da oturdukları bodrum katta babasının hastalığı ilerlediğinde bir evladın şefkat elleriyle babasının ağrılarını dindiren fedakâr kızı, kurucumuzun bizlere emaneti olan Banu Bacımız, sendikanın geldiği bu durumdan memnun mu? Hep beraber anlamaya çalışalım. Banu Bacımız babası Akif İNAN’ı anlattığı mülakatı bundan yaklaşık beş yıl önce verdiğini dikkate alırsak bugünkü tabloyu daha gerçekçi yorumlamış olacağız. Biz susalım, şimdi mikrofonu sahibine bırakalım ve Banu Bacımıza kulak verelim. Bakalım ne diyor?
“Babam maddiyata hiç değer veren bir insan olmadı, hiçbir zaman. Bir kazancı da olmadı. Babam sendika kuruluşunda çok emek harcadı. Eğitim Bir Sen ve Memur Sen’i kurdu. İlk başlarda küçük bir apartman dairesinde sendikayı kurdu ve giderlerini kendi öğretmen maaşından karşıladı. Karşılığında hiçbir şey beklemedi ve hiçbir şey görmedi.
Şuan ki sendikanın büyüyüp Türkiye’nin en büyük sendikası haline gelmesi onu çok mutlu ederdi. Bu günleri görmek istedi zaten. Hakkın, doğrunun ve mazlumun yanında olmak istedi. Davası buydu. Hak için halka hizmetti.
Ama farklı şekilde bu görevi üstlenip fazla iyi niyetle sürdürmeyen insanlar için yani dünyalık vasıflar için bazı görevleri alıp rantlar içerisine giren insanlar, babamın davasından uzakta bu işi yapıyorlar diye düşünüyorum ve biz buna ailecek üzülüyoruz.
Fakat meydanın bu tip insanlara kalmaması için de dürüst davaya bağlı insanların çoğalması için çabalamak gerektiğini ve iyi niyetli insanların da çokça olduğunu düşünüyorum. Davaya devam etmek gerektiğine inanıyorum.”
Sendikanın yeniden Akif İNAN değerleriyle yönetilmesi için irade göstermemiz gerektiğini vurguluyor. Başta hanım komisyonlarımız, hanım üyelerimiz olmak üzere yüzbinlerce iyi niyetli üyelerimiz Akif İNAN’ın bizlere emanet olarak bıraktığı mirasa sahip çıkma iradesi gösterelim.
Artık Akif’in emanetine sahip çıkma zamanı. Sendikanın düşürüldüğü bu durum karşısında daha fazla sessiz kalamazsın. Sendikayı, rantçıların doymak bilmeyen nefislerinin aracı olmaktan çıkaralım. Başta hanım komisyon başkanlarımız, hanım komisyon üyelerimiz olmak üzere bu davayı dert edinen iyi niyetli yüzbinlerce üyenin, delegelerin, şube başkanlarının, şube yönetimlerinin, ilçe temsilcilerinin ve genç memur sen’lilerinin harekete geçme zamanıdır.
Akif’in kurduğu sendikada rantiyecilerin ve parselcilerin yeri yoktur. Bugünkü sendika yöneticilerinin örgütsel gücünü arkalarına alarak rant ve çıkar peşinde koşmalarına artık yeter diyelim. Meydanı rantiyecilere bırakmayalım. Sendikayı hak ettiği Akif’in değerleriyle yönetecek iyi niyetli ve davaya bağlı insanlara teslim edelim. Rantlar içerisine giren insanların ellerinden bu sendikayı kurtarmamız gerekmektedir. Onlar da meşguliyetleri olan arsa, arazi, emlak, inşaat ve müteahhitlik işlerini yapsınlar. Yeter ki, kendi emellerine sendikayı alet etmesinler. Bizler de Akif İNAN’ın değer sendikacılığını yeniden hayata geçirelim.
Yıldırım DEMİRCİ