Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Neşet Ertaş
Eğitim sistemimiz ve uygulamalarımız, toplumu, dünyayı, öğrenciyi, öğretmeni ne derecede tanıyor? Eğitimde reform diye yaptığımız düzenlemeler, bizi daha derine mi batırıyor? Yapacağımız değişmelerde sistem bütünlüğü ne derece de göz önünde bulunduruluyor? Ne yapmak istiyoruz? Okulların yeni bir toplumsal düzen getirmeye cesareti var mı? Yeterlik ve liyakatten ne haber? Bu soruları şöyle genişletebiliriz:
Eğitimde bir iddiamız, meydan okumamız var mı?
Taklit devam mı ediyor?
Okul teorimiz nedir?
Okullar ne yapmaya çalışıyor?
Sistemin varlık gayesi nedir?
Taraflar mutlu mu?
Ne yapmalıyız?
Anaokulundan üniversiteye eğitim amaçları bir bütünlük sergilemelidir. Eğitim insanların problem görme ve çözme kapasitesini geliştirerek bireyleri yaratıcı kılmayı amaçlar. Endokrine eğilimler ise bireyi kendine benzetmeye, herkesi kendi gibi olmaya zorlar. Doğal olarak bunun ne bireye ne topluma bir faydası olmaz. Elinizde sorgulamayan, üretmeyen ama sizi körü körüne taklit eden niteliksiz bir kitle olur. Gerçek öğrenme başkalarının yardımı olmaksızın, özgürce düşünebilme, yapabilme yeterliğini içerir. Başkalarının söylediklerini tekrar eden birey, ne başkalarını geçebilir ne de düşünsel yönden reşit olabilir.
Eğitim kurgumuzu temel bir felsefe üzerine değil de sorunlar ya da moda kavramlar üzerine kurgular isek bütünü kaybederiz. Bugün eğitimimizde yaygın olarak vurgu yapıp öne çıkarmaya çalıştığımız hususlar aslında gerçek bir eğitimin parçası olmalıdır. STEM, değerler eğitimi, manevi eğitim, sınav hazırlıkları, anaokulunda okuma yazma ve dil öğretimi, hep özü kaybetme işaretleri. “Eğitimde çocuk kimdir? Eğitimden ne bekler?” sorularını hiç sormuyoruz. Sabah karanlığından akşamın geç saatlerine kadar bilinen şeyleri yüksek duvarlar içerisinde tekrarlayıp duruyoruz. Sonuç ortada. Eğitimde odak noktası öğrencidir, öğrenciyi merkeze almayan sistemler eninde sonunda sorun yaşar. Öğrenciler; bilişsel, duyuşsal, psikomotor, öğrenme hızı ve kapasitesi, kas gelişimi, dinleme ve anlama yeteneği gibi birçok özellik bakımından birbirinden farklılık gösterir. Farklılıkların farkına varamayan eğitim sistemleri herkesi vasat hale getirmeye çalışır. Eğitime erişim ve gidilen okul açısından bakıldığında eğitimde sınıflar arasındaki uçurum gittikçe belirginleşiyor. Özel okulların gelişimi ve hızla yaygınlaşması da buna işaret ediyor. Bir diğer açıdan da Devlet okullarından umudu kesen kitleler, ne pahasına olursa olsun diyerek çocuklarını özel okullara gönderiyor. Yeni ortaöğretime geçiş sınavı bu durumu daha da pekiştirecek gibi görünüyor.
Eğitim sistemimizi etkileyen temel değişkenleri şöyle sıralayabiliriz:
Eğitimin özünü kaybetme, insanlıktan çıkma, yüklü ders programları, sabah karanlığında okula gitmeler, sanat ve spora gerekli zaman ayıramama, doğadan kopuş.
Teori-uygulama dengesi, açıklık, şeffaflık, hesapverebilirlik, sürdürülebilirlik, ilkelerinin göz ardı edilmesi.
Yirmi birinci yüzyıl becerilerinin farkına varamama, eleştirel düşünce, problem çözme, iletişim, takım çalışması, yaratıcı düşünme gibi etkinliklere yer ayırmama.
İdeolojik endişeler, bu endişe ile tozu gittikçe artan dogmatik eğitim uygulamaları.
Kültürel, ekonomik, sanat yönü ile bir medeniyet iddiasının olmaması.
Bilgi üretmeme ve bilgiye erişimde yaşanan sorunlar.
Niteliksiz insan gücüne olan talebin gittikçe azalmasına rağmen ara eleman diye niteliksiz eleman yetiştirmeye devam etme.
Hiçbir estetik endişe taşımayan okul ve sınıf ortamları.
Tüm sorunların sebebi öğretmenlermiş gibi toplum önünde öğretmen özgüvenini sarsan öğretmen eleştirisi.
Bütün bu sorunları ve eleştirileri çoğaltmak mümkün. Ancak yapılabilecekler hakkında görüş de öne sürmek gerekiyor. Bu noktada 21. yüzyılda eğitim nasıl olmalı sorusunu şu cevaplar çerçevesinde aramalıyız:
Bütünleşmiş ve disiplinler arası eğitim uygulamaları.
Global sınıflar, globalleşmeyi kendi medeniyet perspektifimizden okuma ve bu alanda yer alma.
Gerçek dünya ile ilgili konular.
Öğrenenleri de işin içine katan proje ve araştırma temelli eğitim.
Teknoloji ve multimedyanın etkin kullanımı.
Bütünleşmiş ve disiplinler arası yaklaşımlar içeren müfredat anlayışı.
Adaptasyon, yaratıcılık, bireysel ve sosyal değişmenin farkında ve hayat boyu öğrenme temelli eğitim uygulamaları.
Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
F. Nietzsche