genel

Astım, egzama ve alerjiyi tetikliyor! 'Atopik üçlü' olarak biliniyor, yüzde 60...

Astım, egzama ve alerjilerin birlikte ortaya çıkma eğilimi atopik üçlü olarak adlandırılıyor. Egzama ile başlıyor, ardından gıda alerjileri, ardından astım ve daha sonra hapşırma ve burun akıntısına neden olan alerjik rinit gelişiyor. Hafif egzamalı çocukların yüzde 20'sinde astım gelişirken, şiddetli egzamalı çocukların yüzde 60'ında astım geliştiği gözleniyor.

Abone Ol

Atopik üçlü: Astım, egzama ve alerji Atopik üçlü hakkında bilgi veren Dr. Sinan Akkurt, bebek ve çocuklarda sık görülen egzama; ileride astım ve alerjilerin gelişmesi için bir risk faktörü olduğunu ifade ederek şu bilgileri verdi: Egzama, astım ve alerjilerin bazı vakalarda birlikte görülmesi şaşırtıcı değildir. Bu üçlüyü “atopik üçlü” olarak da adlandırırız. Örneğin bebek ve çocuklarda sık görülen egzama; ileride astım ve alerjilerin gelişmesi için bir risk faktörüdür. Her üç rahatsızlığın da iltihaplanmaya neden olması, aradaki bağlantıyı açıklamamıza yardımcı olacaktır.

Bağışıklık sistemimiz inflamatuar kimyasallar salgıladığında hem egzama hem de alerji meydana gelir. Bazı kanıtlar, egzama nedeniyle ciltte oluşan hasarlı bölge yoluyla alerjenlere maruz kalmanın, iltihaplanma ve alerjilere yol açan bağışıklık sistemi tepkilerini tetikleyebileceğini düşündürmektedir. Henüz bu üçlü arasındaki bağlantıya ilişkin burada söz ettiğimden daha fazla bir kanıt ortaya konmuş değildir. Ancak şundan eminiz: Atopik üçlüden birinin varlığı, diğeri için bir risk faktörüdür.

Atopik üçlü nedir? Atopik üçlü, astım, egzama ve alerjilerin birlikte ortaya çıkma eğilimini ifade eder. Genellikle egzama ile başlar, ardından gıda alerjileri, ardından astım ve daha sonra hapşırma ve burun akıntısına neden olan alerjik rinit gelişir. Hafif egzamalı çocukların yüzde 20'sinde astım gelişirken, şiddetli egzamalı çocukların yüzde 60'ında astım geliştiği gözlenmiştir.

Atopik üçlünün gelişiminde çevresel faktörlerin rolü önemlidir. Örneğin ağır metaller, kimyasallar, antibiyotikler ya da hava kirliliği gibi çevresel faktörler bu rahatsızlıkları tetikleyen etkenlerdir. Bu neden biorezonans metodu ile egzama, astım ve alerjilerin tedavisinde, vücudu bu tip patojenlerden arındırmak öncelikli işimizdir.Klasik tıpta egzama, alerjiler ve astımın tedavisi için farklı yöntemler izlenirken biorezonans tedavisinin üçünde birden eş anlı uygulanabilmesinin dayanağı da buradan kaynaklanır.

Elbette her hastalıkta olduğu gibi erken tedavi önem taşır. Egzamanın erken tedavisi sonraki alerji ve astım risklerini önlemeye yardımcı olabilir.

Özetlemek gerekirse astım, alerjiler ve egzama, yüksek düzeyde iltihaplanma ve bağışıklık sisteminin zararsız maddelere karşı orantısız reaksiyonlarıyla ilişkilidir. Elbette egzaması olan herkesin astım ve alerji de geliştireceği ileri sürülemez, ancak bu rahatsızlıkları geliştirme olasılıkları diğer insanlara göre çok daha fazladır.

Astımı olanlar nasıl beslenmeli? Beslenme Uzmanı Dilara Koçak da astımı olanlar için beslenme önerilerinde bulundu: Astım tekrarlayan nefes darlığı ve hışıltı ataklarıyla karakterize olan, şiddeti ve sıklığı kişiden kişiye göre değişen, kronik bir hastalıktır. Dünyanın dört bir yanından 53 uzmanın katkılarıyla hazırlanan 2018 Küresel Astım Raporu’na göre; her gün yaklaşık bin kişinin ölümüne neden oluyor ve 339 milyonun da hayatını olumsuz etkiliyor. Özellikle çocuklarda daha sık gözlemlenen bu hastalık, ülkelerin gelişmişlik düzeyinden bağımsız şekilde ortaya çıkıyor.

Kimler risk altında? Türk Toraks Derneği’ne göre, bazı risk faktörlerine sahip olunması, kişide astım görülme olasılığını artırabiliyor, sizler de aşağıdaki maddeleri kontrol edin: - Anne ya da babadan birisinde astım varlığı varsa, çocukta astım görülme olasılığı üçte birken, her iki ebeveynin astımlı olması durumunda, çocuğun astım olma olasılığı üçte ikilere çıkabilir.

- Fazla kilolu bireylerde var olan bazı hormon benzeri maddeler, hava yolu fonksiyonunu etkileyerek astım görülme olasılığını artırabilir. - Erkek çocuklarında astım görülme sıklığı daha yüksektir. - Gebelikte sigara içen annelerin çocuklarında ilk bir yıl içinde hışıltılı solunumla seyreden hastalık gelişme riski dört kat fazladır.

- Hava kirliliği olan bölgelerde yaşamak. - Sigara dumanına maruz kalmak. - Ev tozları, polenler ve küf mantarları gibi hava yoluyla gelen alerjenlere maruz kalmak. - Hemen hemen tüm hastalıkların beslenmeyle ilişkisi olduğunu da düşünürsek, bazı besinler de tetikleyici faktörler arasında yer alıyor.

Sülfit içeren besinler Amerikan Akciğer Birliği’ne (American Lung Association) göre, astım şikayetlerini tetiklememesi adına bazı besinlerden kaçınmak gerekiyor. Sebze-meyvelerin içeriğinde bulunan vitamin, mineral, lif ve antioksidanlar sağlık üzerine birçok olumlu etkisi var. Fakat bunların yanında daha çok kuru meyvelerde, kırmızı, beyaz şarapta ve birçok işlenmiş besinde yer alan süfitler de semptomları tetikleyebiliyor.

Gaz yapan gıdalar Semptomları tetikleyebilecek diğer besinler arasında gaza ve şişkinliğe neden olanlar var. Bunlardan bazıları; kuru fasulye, nohut, mercimek, soğan, sarımsak, lahana, enginar, bezelye, turp, elma, portakal, süt ve süt ürünleri, yulaf kepeğidir. Bireysel farklılıklar görülse de, bu besinler genellikle nefes almayı zorlaştıran, gaza veya şişmeye neden olan yiyecekler arasında yer alır. Bu besinler göğüste sıkışma hissine neden olarak, astım alevlenmelerini tetikleyebiliyor. Bu yüzden bu besinleri hayatınızdan tamamen çıkarmak yerine, bireysel hassasiyetlerinizi göz önünde bulundurarak tüketmekte fayda var.

Bazı baharatlara dikkat etmeli! Salisilat içeriği yüksek olan bazı besinler, astım şikayetlerini artırabiliyor. Salisilatlar doğal olarak oluşan kimyasal bileşenlerdir. Meyve-sebzeler, salisilik asidin doğal kaynaklarıdır. Özellikle kayısı, böğürtlen, kavun, kuru üzüm gibi meyveler; mantar, domates, yeşil biber gibi sebzeler; kimyon, pul biber, biberiye, kekik gibi baharatlar ve badem, yer fıstığı gibi yağlı tohumlar, salisilik içeriği yüksek besinler arasında yer alır. (Milliyet)