genel

Kanser hakkında bilinen 13 yanlış

Abone Ol

YANLIŞ: Kanser viral veya bazı bakteriyel enfeksiyonlarda olduğu gibi bireyden bireye bulaşan bir hastalık değildir. Çünkü sağlıklı kişinin bağışıklık sistemi kanserli hücreleri yok ederek yaşamalarına izin vermez. Kısacası aynı ortamda bulunmak, tokalaşmak gibi temaslar ile kanserin bulaştığına dair henüz hiçbir bilimsel kanıt yoktur.

YANLIŞ: Halk arasında kanser ameliyatı olmanın hastalığın yayılma riskini artırdığı ön yargısı bulunuyor. Bu düşünce aslında insanları gerçekten kurtarıcı olan bir tedavi yönteminden uzaklaştırıyor. Tümör doğru şekilde temizlenmezse vücuda yayılmaya başlayabilir. Günümüzde özellikle bağırsak, mide, meme kanseri gibi birçok kanser türünün tedavisi için cerrahi müdahale gerekiyor.

YANLIŞ: Kanser tedavisi gören bazı hastalar, alternatif tedavilere yönelerek modern tıbbi tedavilerinden vazgeçebiliyor. Yale Kanser Merkezi'nden araştırmacılar, yapılan bir çalışmada, kanser tedavileri yerine sadece alternatif tedavileri tercih eden kişilerin ölüm risklerinin 2 kat daha fazla olduğunu gözlemledi. Kemoterapi, bölünme potansiyeli hızlı olan hücrelerde daha etkili olma özelliğine sahiptir. Kısacası, hastalar alternatif tedavilere yönelerek kemoterapi gibi ana tedavilerden vazgeçebiliyor. Bu da iyileşme sürecini uzatıyor ve olumsuz etkiliyor. Bazı alternatif tıp ürünlerindeki maddeler, ilacınızla etkileşime girerek tedavi yan etkilerine yol açar ve ilacın etkinliğinin azalmasına neden olabilir. Örneğin, greyfurt kaçınılması gereken en yaygın besinlerden biridir.

YANLIŞ: Şeker tek başına kanserojen değildir. Ancak uzmanlar bu etkilenmenin nedeninin şeker tüketimiyle değil aşırı kilo ile ilişkili olduğunu düşünüyor. Kanserin seyri tüketilen şeker miktarının azlığı ya da çokluğuna göre değişmez. Vücutta kanser hücreleri de dahil olmak üzere tüm hücrelerin şeker ihtiyacı bulunmaktadır ancak uygun miktar oldukça önemlidir. Çünkü vücutta yakıldığından fazla alınan glikoz, bireyi şişmanlatabilir ve şişmanlık kanser gibi önemli hastalıklara yakalanma ihtimalini artırır.

YANLIŞ: Akciğer kanseriyle doğrudan ilişkili olsa da sigara, gırtlak, ağız, dil, dudak, mesane, pankreas ve meme gibi organlarda görülen kanser ihtimalini de artırıyor. Çünkü, sigara dumanı 7 binden fazla kimyasal, 50'den fazla kanserojen madde içerir. Sigara içenlerde risk içmeyenlere göre 25 ila 30 kat, pasif sigara maruziyetinde ise 4 kat daha fazladır.

YANLIŞ: Kemoterapi, ileri evre kanser hastaları için son derece önemli bir tedavi yöntemidir. Uygun dozda ve miktarda verildiğinde hastaların yaşam sürelerini uzatır. Özellikle testis ve lenfoma gibi kanser türlerinde kemoterapi alınması gerekiyor.

YANLIŞ: Kemoterapi hastalarının sürekli maske takmasının koruyuculuk oranı düşüktür. Önemli olan kalabalık mekânlarda mikroplardan korunmaktır. Bu nedenle hasta, sadece kalabalık bir ortama girilecekse maske takması yeterli olabilir ya da hastanın daha rahat oksijen alabilmesi için, çevresinde bulunan kişilerin maske takması yeterlidir.

YANLIŞ: Kanserin oluşmaması için atılacak kişisel adımlar kanser olduktan sonra başlayan tedavi sürecinden çok daha etkilidir. Ancak genetik faktörler bazı kanser türlerinin oluşumunda rol oynayabiliyor. Ailesinde meme, yumurtalık ya da kalın bağırsak kanseri hikâyesi olanların, testler konusunda daha dikkatli olmaları gerekiyor.

YANLIŞ: Kanser tek bir hastalık değildir. Her birinin belirtileri, bulguları, klinik gidişleri, tedavi seçenekleri ve tedaviye yanıtları birbirinden farklıdır. Akıllı ilaçlar denilen ilaçlar aslında hedefe yönelik tedavi yapan ilaçlardır. Fakat bu ilaçlar tüm kanser türleri için kullanılmıyor. Daha çok bağırsak, akciğer, mide ve yumuşak doku tümörleri için tercih ediliyorlar.

YANLIŞ: Kanser tedavisinde kullanılan ışın tedavisi olarak bilinen radyoterapi, hem kanserli hücreleri yakarak hem de hücreyi küçülterek kontrol altına almada kullanılan etkili bir yöntemdir. Radyoterapi doktorun uygun gördüğü durumlarda uygulanabilir fakat, her kanser türünde ve her evrede kullanılaz. Kısacası hastadan hastaya değişiklik gösteren kanserin tedavisi de farklıdır. Hastanın radyoterapiye uygun olup olmadığına uzman doktorlar tarafından karar verilmelidir.

YANLIŞ: Kanser olduğunuzdan şüpheleniliyorsanız, doktorunuz tanıda yardımcı olması adına bazı tarama testleri ya da şüpheli bölgenin biyopsisi gibi diğer laboratuvar testlerini isteyebilir. Ülkemizde rahim ağzı, meme ve kalın bağırsak kanserleri için tarama programları bulunuyor. Tarama programları ülkeden ülkeye farklılık gösterdiği gibi kişinin risk faktörlerine göre de farklılık gösteriyor.

YANLIŞ: Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlardan önemli bir kısmı saç dökülmesine neden olur, ama her ilaç saç dökmez. Bir hastanın tedavisinde kullanılacak ilaç, saç dökmesine veya dökmemesine göre değil ilacın etkinliğine göre seçilir. Önemli olan hastayı tedavi edebilmek ve hastaya yararlı olabilmektir. İlaç tedavisi ile dökülen saç tedavi bitiminde tekrar çıkar, hastanın saçı eski halini alır.

Hızlı kilo kaybı, iştahsızlık, vücutta morluklar, renkte solukluk, eklem ağrıları ve bir anda belirip çoğalan bezelerle kendini gösterebilen kanserden korunmanın yanı sıra tedavi sürecinde de doğru beslenme kurallarına dikkat etmek gerekiyor. Genetik faktörler, enfeksiyonlar ve çevresel etkiler nedeniyle ortaya çıkan çocukluk çağı kanserleri, erken tanı ve etkin yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Kansere yol açan birtakım etmenler kişinin kendi kontrolünde olmasa bile diğer riskler alınacak birtakım önlemlerle kontrol altına alınabilir. Beslenme de buradaki önemli basamaklardan biridir. Yapılan araştırmalara göre; yanlış beslenme alışkanları kanserin ortaya çıkışı ve gelişiminde yüzde 35 etkili rol oynamaktadır. Bu nedenle mevsiminde meyve sebze yenilmesi, mümkünse organik ve doğal gıdaların tüketimi gereklidir.

Maitake mantarı, sağlığa önemli faydalar sağlayan, bağışıklık artırıcı bileşiklerin kaynağı olan bir mantar türüdür. 1980'lerin başında Japonya'dan Hiroaki Nanba, Maitake ekstreleriyle hayvanlar üzerinde yaptığı testlerde, bu ekstrelerin anti-tümör özelliğini keşfetti. Maitake ekstrelerinin temel yararlarından biri; ağız yoluyla alınabilmesidir. Diğer mantar ekstreleri ise, enjekte edildiklerinde etkin oluyorlar. 1984'te Doktor Nanba, akyuvarları uyarmada önemli yeteneği olan özgül bir Maitake mantarı bileşenini saptayıp buna 'Maitake D-fraksiyonu' adını verdi. Bu özelleşmiş akyuvar hücreleri, kanser hücreleri; bakteri ve hücresel atıklar dahil yabancı parçacıkları içine alır ve kanseri yavaşlatır. Maitake mantarı kanserli hücrelerin artış hızını ve tümörlerin büyümesini yavaşlatır. Ayrıca vücutta interlökin ve lenfokin üretimini arttırarak kanserin ilerlemesini önler.

Küçük bir ağacı andıran brokoli, gerçek bir antioksidan kaynağıdır. Lahana ve karnabahar gibi turpgillerin bütün üyelerinde bulunan fitokimyasallar hücre duvarının zarar görmesini engeller. A, C, E ve karoten bakımından oldukça zengindir. Brokoli hakkında yapılan klinik çalışmalarda, özellikle meme kanseri üzerinde olumlu etkileri kanıtlandı. Aynı zamanda prostat kanseri üzerindeki olumlu etkileri de kanıtlandı. Brokoli meme kanserine karşı beş koruyucu madde içermektedir. Sulforafen bunlardan en güçlü olanıdır. Kansere karşı etkisi, quinnen reduktaz enzimini aktive etmesinden kaynaklanmaktadır. Sulforafenin bu etkisini destekleyen ve yine brokolide bulunan indol-3carbinol maddesidir. Brokoli indol bakımından zengindir. Indoller bitkisel hormonlardır. Bu hormonlar kadınlarda hormon dengesini sağlamaktadır. Meme kanserinin oluşumunda hormon dengesizliğinin rol oynadığı gerçeği klinik deneylerde kanıtlandı. Brokolinin antioksidan bakımından zengin olması hücreleri serbest radikallere karşıda korumaktadır.Çok fazla haşlanmadan tüketilmesi daha faydalı olan brokolinin özellikle ağız, gırtlak ve mide kanserlerine karşı etkin bir koruma sağladığı kanıtlandı.Çok geniş çaplı faydalı etkisi bulunan mür aynı zamanda anti-iltihap, anti-bakteriyel ve anti-fungal özelliklere sahiptir. Bundan dolayı da mür, hemen hemen her kanser türünün tedavisinde yardımcı bir yiyecektir. Kullanım şekli ve dozajı: Mür reçinesinin medikal amaçlı kullanımı hakkında tipik bir dozaj belirtilmemişse de bazı kaynaklarda günlük 3-4 gram kadar kullanılabileceği belirtilmektedir. Fakat mür yağının kullanımına dikkat edilmelidir. Ayrıca mür reçinesi tozunun 4 gramdan daha yüksek dozajlarda kullanımı sonucu diyare ve bazı böbrek rahatsızlıklarına sebep olabilir. Kefir, tümör oluşumunu engellemekte ya da var olanın ilerlemesini azaltmaktadır. Japonya'da fareler üzerinde yapılan araştırmada kefirin kanser riskini %53,6 oranında azalttığı ve kanser önleyici ilaçlarla birlikte kullanılması halinde ise %67 oranda riski azalttığı kanıtlandı. Kemoterapi gören meme kanserli hastalarda, kefirin kemoterapinin yan etkilerini azaltma durumu incelenmiş ve bulantı, ishal, kusma ve ağrı gibi bulgularda azalma görülmüştür. Yarım yağlı sütten yapılmış 1 su bardağı kefir yaklaşık 120 kalori olup günlük alınması gereken kalsiyum miktarının da yüzde 30'unu karşılamaktadır. Özellikle sindirim sistemi, bağışıklık sistemi kabızlık ile ilgili rahatsızlığı olan kişilerin günde bir su bardağı kadar kefiri tüketmesi gereklidir.

Kemoterapinin yan etkilerinden korunmaya, immün sistemin (bağışıklık) desteklenmesine yardımcı olur; güç verir ve dayanıklılık sağlar. Ancak taşikardi, baş ağrısı ve hipoglisemi yapabilir. Kafeinle kullanıldığında sinirliliğe ve uykusuzluğa yol açan bir etkiye sahip olabilir. Hipertansiyonlu hastaların kesinlikle ginseng kullanmamaları gerekir. Kanserden korunmada ve kanser tedavisinde, diyabette, güçlülük ve dayanıklılık elde edilmesinde kullanılır. Ağızdan alınan ekstreleri mevcut değildir. Kökün tozu, günde bir ila üç kez kullanılır. Nasıl kullanılır? Günlük 3 ya da 6 gram alınmalıdır. Takriben 1-2 çay kaşığı (1.5-3g) ginseng kökü bir çay fincanı sıcak su ile demlenerek tüketilebilir. Ginseng'i üç hafta kullandıktan sonra 1 hafta ara verip üç hafta sonra tekrar kullanmak gerekiyor.Buğday çimi, kanser gibi ölümcül hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde son derece etkilidir. Buğday çimi doğadaki bir numaralı klorofil kaynağıdır ve aynı zamanda doğru koşullarda yetiştirilmiş olması halinde 17 değerli aminoasit, A, D, E, K gibi vitaminler, 92 mineral ve birçok enzim içerir. İçerdiği proteinler ile kansere karşı faydalıdır. Ayrıca kemoterapi ve radyoterapinin yan etkileri azaltır. Taze olarak kullanılan buğday çiminde, aynı ağırlıktaki portakaldan 60 kez daha fazla C vitamini ve aynı ağırlıktaki ıspanaktan sekiz kat fazla demir bulunur. Buğday çiminin suyu özelikle ilk kez içildiğinde mide bulantısı yapabilir. Bunun dışında, çim alerjisi olanlar buğday çimi tüketmemelidir. Bu gıda piyasada, buğday çimi tozu ya da organik buğday çimi tozu gibi birçok farklı şekilde karşınıza çıkabilir.

Ananasın içindeki 'bromelain' maddesi tümör hücre gelişimini doğrudan durduruyor. Özellikle akciğer, bağırsak, yumurtalık ve cilt kanserlerinde tümörlü hücrelerin büyümesini engelliyor. Ananasın büyük bir kısmı sudur ve kalorisi oldukça düşüktür. İçeriğinde demir, kalsiyum, potasyum, magnezyum, A vitamini, B ve C vitaminleri bolca bulunmaktadır. İçindeki bol miktarda C vitamini sayesinde serbest radikallere karşı koruma sağlamasının yanı sıra, ananas kanserle mücadelede yardımcı olur.Meme kanserinin oluşumunda östrojenin seviyesi ve etkisi önemlidir. Östrojen seviyesinde yapılacak yüzde 15'lik azalma, riski dört kat azalmaktadır. Soya fasulyesindeki genistein, östrojenin etkisini azaltmaktadır. Soya kanda östrojen bağlayan maddelerin artmasını sağlamaktadır. Genistein, kemikler ve kan yağları üzerinde östrojene benzer etki gösterip, süt bezleri ve prostat gibi hormona bağımlı organları korumaktadır. Soyanın içerdiği gama tokoferol tehlikeli bir serbest radikal olan nitrit peroksidini bağlar. Uzak Doğu'da soyanın, soya fasulyesi, tofu, soya sütü gibi formlarda tüketimi yaygındır. Bu bölgelerde yapılan araştırmalarda meme kanseri görülme sıklığı daha azdır. Soyanın bitkisel östrojen içermesiyle bu etkiyi sağlar. Kanser hastalarına bolca soya ürünü tüketilmesi yönündeki tavsiyeler doğru değildir. Çünkü, soyanın içindeki östrojen hormonuna benzer etkideki maddeler hastalığı tetikleyebilir.

Narın içinde bulunan ellagik asit, başta meme kanseri olmak üzere hemen hemen tüm kanser türlerini hem önleyici hem de iyileştirici faydalar sağlar. Nar kabuğundaki flavanoitler, fenolik bileşikler ve antioksidanlar suyundan çok daha fazla miktardadır. Nar kabuğunda bulunan ellagik asit antioksidan, anti-mutajen ve anti-kanser özelliklere sahiptir. Çalışmalar meme, yemek borusu, cilt, bağırsak, prostat ve pankreas kanserlerinde anti-kanser özelliğini gösterdi. Ellagik asit kansere neden olan moleküllere bağlanarak onları önemli bir oranda etkisizleştirir. Nar kabuklarını nasıl değerlendirmelisiniz? Gölgede veya 40-50 dereceyi geçmeyecek ortamlarda kurutarak, ufaladığınız nar kabuklarını serin bir yerde saklayın. Daha sonra 100 gram kaynamış suya, 2 gram nar kabuğu atarak, yaklaşık 10 dakika kaynatıp suyunu hemen her gün çay olarak tüketin. Böylece başta kanser, kalp ve şeker hastalıkları olmak üzere pek çok hastalıktan kendinizi korumuş olacaksınız. Genelde tüm meyvelerde olduğu gibi narın da en değerli yeri kabuğudur. İlaç niyetine içilen nar suyundan arta kalan kabukları da asla atmayın.

Domates, kanserden koruyucu, zihinsel ve bedensel yaşlanmayı yavaşlatıcı özelliğe sahiptir. C vitamini açısından zengin olup bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Antioksidan özelliği olan likopen; bitkiler ve mikro organizmalarca sentezlenen bir pigmenttir. Çalışmalar; likopen üretimi ile kanser riski arasında ters orantı olduğu yönündedir. DNA hasarını engelleyerek kanser riskini azaltan likopen; en çok domatesin içinde vardır. Son yapılan bir araştırmada, prostat kanserli hastalara cerrahi öncesi 25 gün boyunca iki bardak domates suyu içirilmiştir. Hastaların PSA değerlerinin yüzde 60 oranında düştüğü ve prostat hacminin de yüzde 25 küçüldüğü görüldü.