genel

Uzmanlar herkesi uyarıyor! Böyle yapıyorsunuz ama ölümcül... Meğer...

Abone Ol

Besinler aracılığıyla vücudumuz girecek olan vitaminler, mineraller ve pek çok unsur sağlığımız için çok önemli. Tabi bunun için onlarında sağlığını korumak gerek. Gerek çiğ, gerekse pişerken sağlığımızın olumsuz olarak etkilememesi için besinler doğru tekniklerle saklamak veya pişirmek gerekiyor. Mutfaktaki gizli tehlike aslında bizim tüketim alışkanlıklarımız. Gıda Mühendisleri Derneği Başkanı Abdussamed Boyu, her yıl binlerce kişinin gıda zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, dikkat edilmesi gereken noktaları paylaştı. Boyu, evlerde gıda güvenliğinin sağlanması için alınması gereken önlemlere ilişkin uyarılarda bulundu.

Son yıllarda artan hastalıklar ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla gıda güvenliğinin öneminin bir kez daha anlaşıldığını ifade eden Boyu, her yıl binlerce kişinin gıda zehirlemesinden dolayı yaşamını yitirdiğini söyledi.

Boyu, özellikle mutfaklarda zararlı mikroorganizmaların çoğalıp hastalıklara yol açmasının çoğunlukla buralardaki uygulamalarla ilintili olduğuna işaret ederek, besin kaynaklı hastalıklardan korunmak için uyulması gereken bazı temel kurallar bulunduğunu dile getirdi. Bu kuralların başında temizliğin geldiğini vurgulayan Boyu, şöyle konuştu:

"Temizlik, özellikle Kovid-19 salgını sürecinde daha da ön plana çıkan bir husus. Tuvaletten çıktıktan sonra, yemek yapmaya başlamadan önce ve yemek yaparken eller sık sık en az 20 saniye yıkanmalıdır.

Mutfaklar devamlı temiz ve düzenli tutulmalıdır. Mutfak lavabosu, kesme-doğrama tahtaları ve yemek hazırlama kapları sürekli temizlenmeli ve mikroplardan arındırılmalıdır."

"ÇİĞ GIDADA KULLANILAN BIÇAK BAŞKA YİYECEKLERDE KULLANILMAMALI" Yemeklerin pişirilmesi sırasında 70 derecenin üstündeki sıcaklıkta patojenlerin yok olduğu ve mikroorganizmaların büyük çoğunluğunun öldüğü bilgisini veren Boyu, "Piştikten sonra ağzı açık bırakılan besinlerin ise dışarıdan gelen mikroorganizmalarla çapraz bulaşma sonucu bozulma olasılığı oldukça fazladır.

Süt, peynir, tereyağı gibi sadece pastörize edilmiş sütten yapılan ürünler, uzun süre saklanması gerekiyorsa mutlaka soğutucularda tutulmalıdır. Deniz ürünleri de soğutucularda saklanmalı, çok uzun süre bekletilmeden pişirilmelidir." ifadelerini kullandı.

Düzenli temizlik, etkin haşere ve kemirgen kontrolü sağlanmalıdır."

Donmuş besinlerin buzdolabı ısısında çözdürülmesi gerektiğine işaret eden Boyu, pişmiş yemeklerin de oda sıcaklığında iki saatten fazla bekletilmemesi gerektiğini söyledi.

Düzenli temizlikle birlikte haşere kontrolünün de iyi yapılması gerektiğini vurgulayan Boyu, şunları kaydetti:

"Temizlik malzemeleri gıdalarla aynı yere konulmamalı. Yumurta satın alırken kabuğu temiz ve çatlak olmayanlar tercih edilmelidir. Mayonez gibi çiğ yumurtanın kullanıldığı ürünlerin hazırlanmasında temizliğinden ve tazeliğinden emin olmadığınız yumurtalar kullanılmamalıdır.

"Çiğ gıda hazırlanmasında kullanılan bıçak, doğrama ekipmanları başka yiyeceklerde kullanılmamalıdır. Yiyeceklerin doğru ısıda saklanması gıda güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır. Pişirilmiş fakat hemen tüketilmeyecek yemekler buzdolabında 0-4 derecede tutulmalı, servis edilecek yemeklerin ise 60 derecenin altına inmemesine dikkat edilmelidir."

"TEMİZLİK MALZEMELERİ GIDALARLA AYNI YERE KONULMAMALI" Boyu, yiyecek hazırlama ve pişirme kaplarının iyice yıkanmasının da önem taşıdığına dikkati çekti. Aşınmış pişirme kaplarının kullanılmaması gerektiğini belirten Boyu, "Çatlak ve çok küçük gözenekleri olan yüzeylerde mikroorganizmalar kolaylıkla çoğalabilir. Rengi değişmiş, yumuşamış veya çürümüş, böceklenmiş veya kemirgenlerce zarar görmüş besinlerin atılması gerekir. Bu tür besinler kesinlikle kullanılmamalıdır. Konservelerde sızıntı ve bombeleşme varsa bu tip besinler kesinlikle kullanılmamalıdır, öldürücü olabilir." dedi.

Yiyecek içecekler ve hatta ojeden parfüme kadar birçok ürünün bozulmasını engellemek için buzdolabında muhafaza edilir.

DOMATES VE KARPUZU ASLA BUZDOLABINDA SAKLAMAYIN, ÇÜNKÜ... Yiyecek ve içeceklerin bozulmaması için en çok alınan tedbir buzdolabında saklamaktır. Ama bazı yiyecekler için durum tam tersi.

Fakat çok bilinmese de bu durumun istisnaları mevcuttur. Bazı besinler buzdolabında saklandığında daha kısa sürede bozulur ve adeta zehire dönüşür. İşte buzdolabında tutulmaması gerekenler...

DOMATES Hemen herkesin bozulmaması için buzdolabında sakladığı domatesler aslında buzdolabı sayesinde tadından ödün veriyor.

Adeta kumlu hale gelen yapısı tadını da bozuyor. Hızla yumuşamaya başladığı için bakteriler oluşur ve öyle tüketildiğinde sağlık sorunlarına neden olur.

PATATES Buzdolabında tutulan patatesin tadı ve dokusu kötü etkilenir. Yavaş yavaş bozulmaya başlar fakat buzdolabında olduğu için görüntüsünde bir değişme olmaz.

Görüntüsünde bir değişim olmadığı için bozulduğu anlaşılmaz ve tüketildiğinde çeşitli sağlık sorunlarına yol açar.

SARIMSAK Sarımsak, kuru ve serin ortamlarda 3 ay boyunca kimseye zararı olmadan usul usul bekler. Buzdolabındayken etrafında dolaşan hava antisarımsak etkisi yapar.

KAHVE Buzdolabı sayesinde nemlenen kahve çekirdekleri hem lezzetini yitirir hem de kısa sürede bayatlar.

TATLILAR Çikolata başlığında söyledik ama aslında şekerli yiyecekleri buzdolabında uzak tutun. Her birinin ya formu ya da lezzeti buzdolabında zarar görür.

Bal akışkanlığını yitirir, reçel donabilir, çikolatanın tadı hak getirir.

ANANAS Ananas gibi tropik meyveleri buzdolabında saklamak kısa sürede çürümesine neden olur.

KARPUZ Aynı şekilde karpuzda buzdolabına konulduğunda kısa sürede bozulur.

SOĞAN Soğan da sarımsak gibi buzdolabında yaralanan yiyeceklerden.

Hatta soğanın ömrü buzdolabındayken sarımsağa göre daha kısa.

EKMEK Üç gün sonra yapacağınız köfte için saklamıyorsanız, ekmeği buzdolabında saklamak tazeliğini yitirmesine sebep olacaktır.

FESLEĞEN Buzdolabına konulduğu andan itibaren rengi, tadı ve kokusu değişir tüketilmeyecek hale gelir.

BU BESİNLERİ ASLA BİRLİKTE TÜKETMEYİN Yiyecekleri bir araya getirirken önceliğimiz her zaman damak zevki oluyor. Birlikte yemekten hoşlandığımız şeyleri bazen çocukluktan gelen alışkanlıklarımız, bazen de içinde bulunduğumuz toplumun kültürü belirliyor. Fasulye ve pirinç dünyanın birçok yerinde bir arada tüketilebilen bir ikiliyken, bazı ikililer sadece o topluma özgü olabiliyor. Bu düzenlemeyi sadece lezzete bakarak yapmak doğru mu peki?

Ayurveda'ya göre hayır. Ayurveda geçmişi çok eski zamanlara dayanan bir bütünsel sağlık pratiği. Ayurveda anlayışında yiyecekler tatlarına, ısıtma ya da soğutma enerjilerine ve sindirim sonrası etkilerine göre sınıflandırılıyor. Bu sınıflandırma üzerinden bazı yiyeceklerin bir arada tüketilmesinin insanın ruh ve beden sağlığına zararlı olduğu öngörülüyor.

Peki o yiyecekler ne? İşte vazgeçilmez olan ama asla yan yana gelmemesi gereken o besinler.

Domates ve salatalık zararlı ikililer arasında ilk sıralarda yer alıyor. Özellikle yaz aylarında salatalarımızın vazgeçilmezlerinden olan domates ve salatalık bir arada tüketildiklerinde negatif etki yapıyor. Portakaldan bile fazla C vitaminine sahip olan domateslerin yanına salatalıktaki özel bir enzim eklendiğinde hem C vitamini emilimi azalıyor hem de sindirim sistemi üzerinde baskı oluşuyor.

Domatesin genel olarak birçok şeyle bir araya getirilmesi zararlı. Örneğin domatesle peynir ya da ekmek ya da simit gibi hamur işleri de yememek gerekiyor. Çünkü domatesin içinde bulunan asitler nişastanın enzimlerini zayıflatırken peynirin içindeki sütün de kesilmesine neden oluyor.

Sütlü çay özellikle İngilizler için çok yaygın bir tüketim biçimi. Ancak bu birlikte tüketmenin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Çay tansiyon ve kalp damar sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan maddeler içeriyor. Ancak sütün içinde bulunan kazein isimli protein çayla birlikte tüketildiğinde bu olumlu etkileri engelleyerek çayın faydasını ortadan kaldırıyor.

Karpuz sıcak yaz günlerinde hepimizin favorisi ancak karpuzu ve kardeşi kavunu yanında hiçbir şey olmadan tüketmemiz gerekiyor. Özellikle peynir gibi süt ürünleriyle karpuz kesinlikle tüketilmemeli. Çünkü süt ürünlerinin sindirimi karpuza göre çok daha uzun. Karpuzun sindirimi sırasında salgılanan mide asitleri sütün kesilmesine neden oluyor. Karpuz diğer birçok şeye göre çok hızlı sindirildiğinden tek başına tüketilmeli.

Et ve yumurta gibi kuvvetli proteinler kesinlikle bir arada tüketilmemeli. Oldukça yüksek bir protein içeriğine sahip bu ikiliyi bir arada yemek günlük protein ihtiyacımızın bile ötesine geçmek anlamına geliyor. O nedenle yumurtanızı sebzeyle birlikte tüketip eti bir başka öğün yemeniz tavsiye ediliyor. Aynı öğünde yiyecekseniz de önce hafif protein olan yumurtayı en az 10 dakika sonra ise eti tüketmelisiniz.

Et ve peynir de benzer ilişkiye sahip. O nedenle kahvaltıda sucuk ve peyniri bir arada tüketmek, güzel pişmiş bir cheeseburger'i mideye indirmek ya da nefis bir kaşarlı köfteyle akşam yemeğini şenlendirmek iyi bir fikir değil. Bu mantıkla etin yanında yoğurt tüketilmesi de yanlış uygulamalardan. Süt ürünlerinin genel olarak diğer proteinlerle karışmaması gerekiyor.

Yoğurt ve meyve de son yıllarda birçoğumuzun sıklıkla tükettiği ve sağlıklı bildiği kombinasyonlardan. Fakat süt ürünlerini midemiz diğer gıdalara kıyasla çok daha yavaş sindiriyor. Özellikle meyvelerde bulunan asitler süt ürünlerinin sindirimine ket vurabiliyor. Aslına bakılırsa yoğurdu genel olarak sirke, limon gibi asitli gıdalarla birlikte tüketmemeliyiz.

Benzer bir meyve-süt ürünü kombinasyonu da muzlu süt. Ayurveda'ya göre muz ve süt en uyumsuz ikililerin başında geliyor. Çünkü ısıtma ve soğutma enerjisi söz konusu olduğunda muz ve süt iki ayrı uçta yer alıyor. Uzmanlar muzlu sütün bağırsak florasını bozabileceğini ve alerjileri tetikleyebileceğini ifade ediyor. Aynı şeyi meyveli sütlü kahvaltı gevrekleri ve müsliler için de söyleyebiliriz.

Aslına bakılırsa meyvelerin genel olarak başka şeylerle birlikte tüketilmesi uygun bulunmuyor. Çünkü normalde sindirim sisteminden kolayca geçebilen meyveler diğer yiyeceklerle birlikte tüketildiğinde içeride sıkışıp kalıyor ve fermentasyona uğruyor. Bu nedenle salatalara çiğ meyve eklemek ve yemeğin hemen üzerine meyve yemek çok da önerilmiyor.

Ekmek ve peynir ikilisinin de bu listede yer alması birçoğumuzu çok üzecek ancak protein ve nişastanın sindirim sürelerinin çok farklı olması nedeniyle bu ikiliyi bir arada tüketmek hiç iyi bir fikir değil. Beraber tüketildiklerinde midenizin önce hangisini sindirsem diye karar vermesi gerekiyor. Nişasta çoğunlukla sona kaldığından midede fermantasyona uğruyor. Bunun da gıda zehirlenmesine varabilen sonuçları olduğu iddia ediliyor. Aynı mantıkla, kıymalı makarna, peynirli makarna ya da yoğurtlu makarna gibi hepimizin bayıldığı o lezzetler de zararlı kombinasyonlar arasındaki yerini alıyor. Hele lazanya gibi makarna, domates sosu, kıyma ve peyniri bir arada bulunduran yemekler tüketince vücudumuz karbonhidrat, protein, süt ürünü ve asitleri sindirebilmek için kapasitesinin üzerinde çalışıyor.

Bunu genel olarak tüm karbonhidratlar ve hayvansal proteinler için söylemek mümkün. Tavukla pilav, etle patates gibi kombinasyonların bir arada tüketilmesi şişkinliğe ve gaza yol açıyor.

Uzun süre hayvansal protein + karbonhidrat şeklinde beslendiyseniz vücudunuzda bir bağışıklık gelişmiş olabilir ancak yine de bitkisel protein + karbonhidratı tercih etmeniz öneriliyor.

Fındık, fıstık, ceviz gibi yemişleri zeytinyağı ile birlikte tüketmek de bir hata. Zeytinyağındaki yağ asitleri ile yemişlerdeki proteinler bir araya geldiklerinde sindirim sürecine sekte vuruyor. Yağ asitleri yemişlerin içindeki proteinlerin sindirilmesine engel oluyor.

Yemeğin yanında su ya da meyve suyu gibi bir sıvı tüketmek de en sakıncalı ikililerden çünkü su mide asitlerini seyreltip protein, karbonhidrat ve yağların yıkımını güçleştiriyor. Suyu yemeğin 10 dakika öncesinde içmeniz tavsiye ediliyor. Böylece hem daha az yiyor hem de sindirim enzimlerinizin çalışmasının önündeki engeli kaldırmış oluyorsunuz.

Daha genel bir biçimde formüle etmek gerekirse bir araya getirilmemesi gereken eşleşmeler şöyle: Baklagiller – Meyveler, peynir, yumurta, balık, süt, et, yoğurt.

Yumurta – Meyveler, özellikle de kavun, baklagiller, peynir, balık, süt, et, yoğurt.

Meyveler – Pişmiş hurma ve süt gibi bazı istisnalar hariç hiçbir şey.

Tahıllar – Meyveler ve tapyoka.

Sıcak içecekler – Mango, peynir, balık, et, nişasta, yoğurt.

Limon – Salatalık, süt, domates, yoğurt.

Kavun, karpuz – Her şey, özellikle de süt ürünler, yumurta, kızarmış yiyecekler, tahıllar, nişastalar. Bu meyveler kesinlikle tek başlarına tüketilmeli.

Süt – Muz, kiraz ve vişne, kavun ve karpuz, ekşi meyveler, mayalı ekmekler, balık, et, yoğurt.

Turp çeşitleri – Muz, kuru üzüm, süt.

Patates ve domates gibi patlıcangiller ailesine mensup ürünler – Kavun, salatalık, süt ürünleri.

Tapyoka – Meyveler özellikle muz ve mango, baklagiller, kuru üzüm.

Yoğurt – Meyveler, peynir, yumurta, balık, sıcak içecekler, et, süt, patlıcangiller.

Pişmiş bal – Hiçbir şekilde asla tüketilmemeli, zehir olarak görülüyor. KAYNAK: Hürriyet