KRİZ VE ETKİN YÖNETİCİLİK

Abone Ol

Bu makalenin adını bilerek etkin yöneticilik olarak seçtim. Günümüzde liderlik yaklaşımları o kadar çok tartışıldı ki hemen tüm örgütlerde “kurtarıcı liderlik” patolojisi ortaya çıktı. Kurumunuz amaçlarına hizmet etmeyecek, liyakat ve yetkinlik önemsenmeyecek, kurumun varoluş gayesi unutulacak ama lider gelecek her şeyi düzeltecek. Bu tür yaklaşımların insan ve örgütleri gerçeklerden uzaklaştırdığı, bir liderlik kültü yaratarak sorunları görmesi ve zamanında çözüm üretmesi gerekenlerin işlerini yapamadıklarını ve kurum aslında öldüğünde hadi bizi kurtar yaklaşımının liderlik olarak algılandığını görüyoruz.

Dünya yakın zamanda yaşamadığı çok büyük bir kriz yaşıyor, neredeyse tüm dünyada üretim durdu, insanlar sokaklara çıkamıyor, komşusuna selam vermeye korkuyor. Neden bu durumlar ortaya çıktı bunun gerçek sebepleri nelerdir? Komplo teorileri ne derece doğrudur? Bunlar çok yazılıp tartışılacaktır.

Uzun süredir, yeni bir aile, okul ve toplum teorisine ihtiyaç olduğunu yazmakta idim. Coronavirus salgınından sonra bu konuları tartışmak elzem oldu. Dünya ve hiçbir sistem artık eskisi gibi olmayacak. Peki biz ne olacağız nasıl bir eğitim sistemi bizi bekliyor? Ya da kurmak istediğimiz eğitim sisteminin parametreleri neler olmalıdır?

Okulların tatil edilmesi ile birlikte Millî Eğitim Bakanlığı televizyon ve EBA üzerinden formal eğitimde yaptıklarını biraz kısaltarak sanal ortama taşıdı. Mevcut varsayımları sorgulamadan yapılan bu çalışmaların ne kadar etkili olacağını hep beraber göreceğiz. Yaşadıklarımız hepimizi etkileyen ağır bir kriz ve daha önce böyle bir durumla karşılaşmadık. Yani yaptığımız, yan okulda yangın çıktı, öğrencileri komşu okula alalım dersler aksamasın meselesi değil? Aylarca sürebilecek bir süreçte çocuklarımızın bedensel ve ruh sağlığını nasıl koruya biliriz? Öğretmenlerimizi nasıl koruyabiliriz? Diye bir yaklaşımın daha sağlıklı olabileceğini düşünmekteyim.

Değişim iki şekilde gerçekleşir. Evrimsel ve devrimsel. Evrimsel değişmelerde mevcut uygulama ve pratiklerin doğru olduğu ancak bazı düzenlemeler gerektiği kabul edilir ve iyileştirmelerle sistem yaşatılmaya çalışılır. Devrimsel değişimlerde ise paradigmanın tamamen reddi vardır. Yeni bir paradigma ve anlayışla yola devam edilmesi gerekmektedir. Bu durumda paradigma değişimini dönüşüm programı izlemezse, paradigma felci denen bir durum ortaya çıkar ki ne eski olursunuz ne de yeni. Türkiye’nin krizi de fırsat bilip tüm eğitim pratiklerini gözden geçirmesi, eski uygulamaların kölesi olmadan yeni bir bakış açısı ile ortaya bir eğitim vizyonu koyması gerekmektedir. Yanlış şehirleşme ve üretim politikası, ortalamayı temel alarak söyleneni yapan insan tipi yeni çağda istenen bir durum olmayacaktır.

Okulların çocukların üretim ve tasarım becerisini geliştiren, proje yapan, duygularını anlatan ve anlayan bizden ama farklı bireyler olabilmesi için mevcut uygulamaları acilen gözden geçirmeliyiz. Çürümeye bıraktığımız Köy Enstitülerini Üretim ve Teknoloji okulları olarak yeniden açabiliriz. Gelecekte ihmal ettiğimiz tarımın önemi daha çok görülecektir. Geniş arazisi olan okulları Proje Okulları olarak açabiliriz, Proje okulu üretim ve farklılık yaklaşımları olan okullardır. Yoksa daha çok test çözen okul proje okulu olamaz.

Bu durumda neler yapabiliriz?

  1. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin bedensel ve psikolojik sağlığı en temel konulardan biri olmalıdır. Bilişsel öğrenmeler sistemin tek gayesiymiş görüntüsünden kurtulmalıdır.
  2. Sınav odaklı gerçekte hiçbir beceri kazandırmayan okulları yaşatma yarışından vazgeçmeliyiz.
  3. Nitelikli okul diye başladığımız ve nerdeyse hepsini tabela değişikliği ile aynılaştırdığımız maceralardan vazgeçmeliyiz.
  4. Okulları her çocuğun yetenek keşfini sağlayacak ve öğrencileri üretici yapacak bir anlayışla okul kademelerini yeniden düzenlemeliyiz.
  5. Ortaöğretimi tek çatı altında toplayıp çok programlı okullar haline getirmeliyiz.
  6. Sınırlı sayıda İlahiyat meslek liseleri açarak diğer imam hatip okullarının diğer okullar ile kaynaşmasını sağlamalıyız. Bütün çocuklarımız bizimdir, biri diğerinden daha az önemli ya da önemsiz değildir. Bu düzenleme çok önemli bir kapasite artışı da sağlayacaktır.
  7. Sanat, spor, edebiyat, müzik, okulların önemli görevleri olmalıdır.
  8. Bilişsel öğrenmelerin her mecrada olacağı görülmüştür, bu mecralar bu amaçla etkin kullanılmalıdır.
  9. Okul öncesi eğitim zorunlu olmalı, beş yıllık ilkokul tekrar gelmelidir. Duyuşsal eğitimin temelinin bu kademe olduğu unutulmamalıdır.
  10. Tarım eğitimine her kademede önem verilmeli öğrenciler üretimin ve tabiatı keşfetmenin zevkini okulda almalıdır.
  11. Üniversite ve Bilim Bakanlığı kurulmalı, Tübitak, Tüba vb araştırma enstitüleri tek çatı altında toplanmalıdır.
  12. Öğretmen eğitimi vakit kaybetmeksizin yeniden düzenlenmeli, ülkesinin tarihini, masalını, coğrafyasını, oyununu, türküsünü bilmeyen öğretmen olmamalı.
  13. Okul yöneticileri mutlaka yetiştirilerek ve liyakat esaslı görevlendirilmeli, gücünü kendinden alan kişiler yönetici yapılmalı.
  14. Krizi fırsata çevirmek isteyen pazarlamacılara fırsat verilmemeli, kaynaklarımız korunmalıdır.
  15. Hayat boyu öğrenmenin önemini kavrayıp her yaşa eğitim verme yollarını açık tutmalıyız.
  16. Yurt dışı okullar konusunu yeniden ve kapsamlı bir şekilde düşünüp ne yapmamız gerektiğine karar vermeliyiz. Kıt kaynaklarımızı rasyonel kullanmalıyız.
  17. Eğitimin aynı zamanda bir disiplin işi olduğu unutulmamalı, özgürlük ile başıbozukluk birbirine karıştırılmamalıdır.
  18. Dershaneleri kapatma sürecinde kolaylaştırdığımız özel okul açma işi yeniden düşünülmelidir. Bunlardan bazıları ne özel okul ne dershane, hatta okulu dershane haline getirip yozlaştırdı, buna bir çeki düzen verilmeli.
  19. Etkin bir teftiş sistemi tesis edilmelidir. Güç mesafesi geniş toplumlarda denetimsiz hiçbir iş olmaz.
  20. Başkalarının telkini ile değil kendi aklımız ve düşüncemizle kendi eğitim sistemimizi kuralım. Taklitten kesinlikle sakınalım, eğitim her şeyden önce bir duruştur.