Bir önceki yazımda yeni yürürlüğe giren Eğitim Müfettişleri Yönetmeliği hakkında (sayın bakanımızın yapmış olduğu açıklamaları da dikkate alarak) genel bir değerlendirme yapmıştım. Müfettişe yüklenilen roller, önceden devredilen ve halen devam eden hukuki sorunlar ile paradigmal noktada bir takım açmazları gündeme getirmiştim. Bu yazıda özellikle sahada bulunan eğitimcilerin(yönetici-öğretmen) yönetmelik hakkında dile getirdikleri düşünce, eleştirileri ve önerilerini gündeme getirmeyi uygun gördüm.
1-Sayın bakanımızın açıklamasından da anlaşılacağı üzere, eğitimde kalite en temel meselemiz. Bu süreçte, işi başarmada teftiş sistemini aktif olarak işe koşulacağı söylenmektedir. Eğitimde kalite demek, işin bilimsel mantık çerçevesince akademik bakış açısı ve usulleriyle yapılması anlamı taşımaktadır. Yani müfettişlerinde belli bir müktesebat, donanım ve akademik kariyerinde olması gerekir. En azından bilişim uzmanlığı, bilişim okur-yazarlığı, bilimsel araştırma yöntemleri, veri analizi vb. alanlarda belli bir yeterliliğinin olması beklenir. Lakin, yeni yönetmelikte müfettiş alımında lisans üstü eğitim, bir seçme kriteri ölçüsü olarak yer almamış.
Literatürde müfettişe yüklenilen roller arasında değerleme olarak bir önem sıralaması yapılması durumunda, başat rol olarak “öğretimsel liderlik”, “dönüşüm mimarı”, “araştırma/inceleme”, “rehberlik” rolleri öne çıkan kavramlar olacaktır. İkincil sırada olması gereken rollerden “sorgu yargıcı”, tahkikat/soruşturma alanları farklı bir yeterlik alanı, yani hukuksal alanlarda üst düzey bilgi, birikim ve analiz yeteneği gerektiren alanlardır. Eğitimde beklenilen kaliteyi yakalama nokrasında tüm bu alanlarda en azından tezli yüksek lisansla birlikte, akademik formatta hazırlanıp hakemli dergilerde yayın yapma ön koşulunun bulunması sanırım daha doğru bir seçme ölçütü olacaktır.
2-Diğer bir husus yaş sınırlamasıdır. Bir yandan istihdamda akademik yeterliliğin ön koşul ölçüt olması gerektiği vurgulansa da, bu yeterliğin tecrübe/deneyim gibi olmazsa olmaz yeterliklerle de desteklenmesi gerekir. Özellikle eğitim sisteminin kalite bileşenleri akademin/bilimsel yeterliliğin yanında, yapının informal yönünün ağır basması nedeniyle, denetim süreçlerinde istihdam edilen müfettişlerin işin içinden gelen ve sistemin ara koridorlarını bilen kişilerden olması beklenir. Bu noktada 35 yaş (ki ülkemizde zaten sisteme dahil olma genellikle 25 yaşında sonra gerçekleşmekte) Bu yaşın 45 e çekilmesi belki de daha isabetli bir karar olacaktır. Bildiğim kadarıyla emeklilikte yaş sınırı meselesi Avrupa ülkelerinde yok. Kişi eğer tıbben(fizyolojik/psikolojik) problemliyse, bu durum her yaşta olabilir ve bununla ilgili yürütülecek usul; teşhis, tanı, raporlama ve karardır.
Yine yönetmelik kapsamında seçim önceliği olarak, (yasa ile kategorilere/derecelere ayrılan) uzman ve başöğretmenlerin adı hiç geçmemektedir. Uzman ve baş öğretmelin hiyerarşinin ya da akademik yetkinliğin nereseinde ve bu ünvana sahip olanlar mali haklar dışında, hangi özlük haklara sahip olacaklar? sorusunun da cevallanması gerekecektir. Zeten görüldüğü kadarıyla uzman ve başöğretmenler, kıdem şartı nedeniyle müfettişlik sınavaına girme hakları pek olamayacak.
3-Bir başka ve önemli bir husus ise, kariyer meslek gurubunun özlük hakları üzerindir. Özlük haklarında en kritik alt alan mali haklar olarak öne çıkmaktadır. İçinde bulunulan bir meslek grubundan, kariyer olarak tanımlanmış ve alım ölçütleri daha kapsamlı olan bir üst kademeye geçişte öncelikle bakılan avantajlı durum mali haklardır. Hiyerarşide pozisyon arttığı oranda sorumlulukta artacaktır. Hele hele, devletlerde özel bir statüsü olan kariyer meslek gruplarının( ki bunların alımları birkaç yıllık bir süreci kapsar) sorumluluk alanları daha da kritiktir. Bir müfettiş vermiş olduğu karardan dolayı yıllar sonra adli-hukuksal noktada savunma yapmak zorunda kalmaktadır. Yani kısaca şunu belirtmek gerekir. Bu günkü haliyle illerdeki eğitim müfettişlerinin gelirleri bir okul müdür ya da ful ekders yapan bir öğretmenden pek farklı olmadığı gibi, ince hesap yapılırsa gelirinin daha az olduğu görülecektir. Hele hele döner semayeli bir okul yöneticisinin geliri, bir müfettişin gelirinden nerdeyse iki katından daha fazla olduğu durumlar söz konusudur. Bu durumda, denetimini yaptığı bir personelden daha az gelirinin olması, çalışanlar ve devlet açısından temel bir çelişkiye işaret etmez mi?
Muhtemelen yeni müfettiş yardımcısı alımları eğitim çalışanları(Öğretmen ve yöneticiler) arasından olacaktır. Örneğin mevcut haliyle 10 TL geliri olan bir yönetici/öğretmen, müfettiş yardımcısı olunca maaşı aynı kacak ve hatta 8 TL ye inecekse neden onca zahmete girsin.
Üstelik bu zahmet daha işin başlangıç aşamasıdır. Daha yıllar süren rotasyon, bir ömür boyu farklı illere atamalara maruz kalmak gibi bir durumla da karşı karşıya kalınacaktır. Bunu bir öğretmenin kabullenmesi (ortalama durumlar için) pek mümkün görülmemektedir. Buna rağmen birileri elbet çıkacaktır. Lakin, yönetsel adalet, sisteme güven, barışık bir iklim oluşturma ve motivasyon faktörleri ıskalanarak eğitimde kaliteyi yakalamak ne kadar mümkün?
Önceki yazılarımda da gündeme getirdiğim gibi, daha önceden bakanlık müfettişi olup, illerde bırakılan müfettişler eski mali haklarını almaya devam etmekteler. Yani aynı ortamda görev paydaşı olan iki eğitim müfettişi arasında mali olarak ciddi oranda açıklık mevcut. Bu çelişkinin öncelikle düzeltilmesi gerekir. Diğer yandan aynı işi yapan müfettişler arasındaki bu farklılık, çalışma barışı ve yönetsel adalet ve güveni zedeleyecektir.
Yine bu minvalde, hiyerarşik nokrada üstte bulunup da, hiyerarşinin altında yer alan öğretmen ve yöneticilerden daha az geliri olan şube müdürleri için de benzer bir durum söz konusudur. Bu konuyu başka bir yazıda gündeme getireceğim için, şimdilik sadece problemi hatırlatmayla yetiniyorum.
4-Eğitim çalışanlarınca dillendirilen bir husus daha var; o da, yönetmelik hükümlerine göre müfettiş alımları sadece eğitim çalışanları/öğretmenlerden istihdam edilmeyecek. Fakültelerin hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat ve işletme bölüm mezunlarından da alım yapılacak. Bu uygulamanın gerekçesinin net olarak açıklanması faydalı olacaktır.
Tüm bunlar daha çok eğitim çalışanlarınca konuşulan problem alanlarıdır. Çözümü üzerinde uzun uzadıya yazmaya gerek yok. Her soru/sorun, çözümünü içinde barındırır. Esen kalınız.
Zafer Özer-Eğitim Müfettişi