Mir Sultan Galiyev

Abone Ol

  

Asıl adı Mîr Said Sultan (G)Aliyev yani Emir Seyit Sultan Alioğlu olan Sultan Galiyev, Başkurdistan’ın Ufa kentine bağlı Kırmıskali kasabasında 13 Temmuz 1892 tarihinde öğretmen Haydar Ali-Aynilhayat çiftinin 12 çocuğundan biri olarak dünyaya gelmiştir. Tataristan’in Kazan kentinde, cezaevinde tutuklu iken bir sandalyeye bağlanıp ensesine kurşun sıkılarak 28 Ocak 1940 tarihinde şehit edilmiştir. Öldürülmeden önce General Beria sorar: “Son sözün nedir?” Galiyev yanıt verir: “Stalin’e söyle, Büyük Turan Devletini sadece ertelemiştir.”

Sultan Galiyev; Tatar Türk’ü, öğretmen, kütüphaneci, çevirmen, gazeteci, asker, siyasetçi, düşünür, halk önderi… diye giden çok yönlü bir Türk aydınıdır. Aynı zamanda “Ulusal Komünizm” kuramının da fikir babası ve kurucusudur. Zeki Velidi Togan, onun için “Millî komünizm akımının başlatıcısı, Asya’daki Müslüman Türkleri federal bir sosyalist devlet içinde birleştirme çalışmalarıyla tanınan Kazanlı Türk düşünce ve siyaset adamı” demiştir.

Sultan Galiyev, Bolşevik devrimin ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin 4 önderinden biridir. Bu önderler Lenin, Galiyev, Stalin ve Troçki’dir. Türklerden oluşan emrindeki 50-60 kişilik ordu ile Çarlık yanlısı Beyaz Ordu’ya karşı verdiği mücadele ile Bolşevik/Sosyalist devrimin başarıya ulaşmasındaki en önemli etkenlerin başında Sultan Galiyev gelir. Galiyev özellikle Lenin ile çok yakın işbirliği içerisinde olmuştur. Bolşevik devrim siyasî gücünü Lenin’den, askerî gücünü ise Galiyev’den almıştır. Yeri gelmişken bir gerçeğin altını çizelim. Her ne kadar adı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olsa da bu ülkede bolşevik/sosyalist devrim ve “halkların kardeşliği” masalı Lenin’in ölümü ile son bulmuştur. Rus faşizmine evrilen Stalin dönemi Çarlık günlerini mumla aratacak kadar kötü anılar bırakmış; soykırım, toplukıyım, siyasî cinayet, açlık ve sürgün yılları olarak tarihe geçmiştir.

Galiyev, Lenin’in ölümü sonrasında, kendisini rakip olarak gören ve gücünden çekinen Stalin tarafından önce itibar suikastına maruz bırakılmış, ardından da kurşuna dizilerek şehit edilmiştir. Devrime gerçekten inanması ve emrindeki askerî gücü Sovyet/Rus Kızıl Ordusuna devretmesi en büyük stratejik hatası olmuştur. Sonrasında eşi Fatma hanım ve oğlu Murat ortadan kaldırılır. Fatma hanımdan olan kızı Gülnar sürgüne gönderildiği kentte bir gardiyanın tecavüzüne uğrar ve kendini asarak intihar eder. İlk eşi Ravza hanımdan olan kızı Reşide ise Sibirya’da bir çalışma kampına sürülerek 6 yıl boyunca odun kesim işinde çalıştırılır. Bu süreçte -Stalin’in emri ile- yakın çevresindeki kişiler bile ortadan kaldırılmıştır.

Bolşevik/Sosyalist devrim başarıya ulaşır ulaşmaz üstelik Lenin henüz hayatta ve hasta yatağında yatarken Rus Bolşeviklerin Çarlık Rusya’sı günlerine dönmeye çalışmaları üzerine zaten her zaman Mehmet Emin Resulzade, Neriman Nerimanov, Zeki Velidi Togan gibi Türkçü ve/veya sosyalist Türk aydınlarla iletişim halinde olan Sultan Galiyev’in de SSCB içinde federatif bir Sosyalist Turan/Türkistan Devleti için mücadele etmeye başladığını söyleyebiliriz.

Hayatını Türk ve Müslüman doğu halkları uğruna feda eden Sultan Galiyev efsanesi bugün bile bir hayalet gibi Türkistan semalarında dolaşmaktadır. Ruhu şad, ruhu Alp Er Tunga’ya yoldaş olsun.

Aziz Dolu Atabey

https://azizdolu.wordpress.com/

~*~

• Mir Said Sultan Galiyev (Emir Seyit Sultan Alioğlu) tarafından kaleme alınmış olan aşağıdaki yazıyı mutlaka okumalısınız.

“Bu ülkede olup bitenler, çilekeş Türk ulusunun en azılı düşmanlarınca dahi yakından bilinmektedir. Bu ülkede yeni baştan sağlıklı bir ulusal canlanma süreci yaşanmaktadır. Bu sürece inanmayanlar veya kuşku ile bakanlar, sonuçlarını kendi içlerinde denemiş oldular. Türkiye’nin ulusal kalkınmasına gönül vermiş olan Türk işçi ve köylülerinin, ilerici Türk aydınlarının süngüleri, gereken kişilere gereken dersleri vererek nasıl düşünmek gerektiğini öğrettiler.

Eğer, 400 yıl önce Rus çarları, Kazan’ı, Kuzey Türklüğünün bu kalesini düşürmeyi ve yalnız Tatar savaşçılarının cesetleri üzerinden geçerek doğuya doğru ilerlemeyi başarmışlarsa, bugün için de Batı Avrupalı emperyalistler yine doğuya doğru kendilerine yol açabilmek için Güney Türkleri-Osmanlıları yenmek zorundalar. Batılı halkların doğuya yayılmaları öncesinde, Türkiye, onların çılgınca saldırılarına maruz kalmadı mı?

Batılı halklar, Asya ve Afrika’daki durumu gerçek anlamda kontrol altına alabilmek için Türk-Osmanlı savaşçılarının cesetlerinin üzerinden geçmek zorundalar. Türkleri zayıflatmak; Balkanları, Mısır’ı, Arabistan’ı, Mezopotamya’yı Türklerin ellerinden almak için Avrupa yüzyıllar boyunca mücadele vermek zorunda kaldı. Avrupalı hükümdarlara Türkiye’yi sindirmek kısmet olamadı. Olamayacaktır da… Türkiye yaşıyor ve yaşayacaktır. Türkiye, yalnızca kendisi yaşamakla yetinmeyecek ve Avrupa tarafından zorla kopartılmış olan kendi eski parçalarına ve geri kalan tüm Ortadoğu’ya da hayat verecektir.”

Mirsaid Sultangaliyev