Kamudanhaber- Özel haber
Oktay Yılmaz
İstanbul’un Kağıthane İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yeni atanan Şube Müdürü Şahin Kunduz’un sosyal medya üzerinden yaptığı teşekkür paylaşımı, eğitim camiasında geniş yankı uyandırdı. Kunduz’un atama sonrası Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatına teşekkür etmek yerine Eğitim Bir-Sen yöneticilerine özel olarak teşekkür etmesi, atama sürecinin tarafsızlığı ve şeffaflığı üzerine tartışmaları ateşledi. Bu durum, Türkiye’de eğitim yönetimindeki sendika etkisi ve bürokratik bağımsızlıkla ilgili endişeleri bir kez daha gündeme getirdi.
Sendikaların Eğitim Yönetimine Etkisi
Türkiye’de sendikalar, öğretmenlerin haklarını savunmak ve eğitim politikalarına katkıda bulunmak amacıyla faaliyet gösterir. Ancak son yıllarda sendikaların özellikle yönetim kadrolarına yapılan atamalarda ne kadar etkili oldukları sorusu sıkça dile getiriliyor. Eğitim Bir-Sen gibi güçlü sendikalar, eğitim bürokrasisindeki atamalarda ağırlıklı bir rol oynuyor mu? Şahin Kunduz’un yalnızca sendika yöneticilerine teşekkür etmesi, bu tartışmayı yeniden alevlendirdi. Atamanın, liyakat ve bağımsızlık temelinde mi yoksa sendikal güç dengelerine göre mi yapıldığı sorusu, eleştirilerin merkezinde yer aldı.
Sendika ve bürokrasi arasındaki ilişkinin bu denli iç içe geçmesi, eğitim sisteminin objektifliğini ve adil karar mekanizmalarını zedeler. Eğitim yönetimi, tarafsızlığı ve topluma hizmet etme ilkesiyle şekillenmeli; ancak sendikaların bu denli baskın bir rol oynaması, yönetici seçimlerinin adil bir şekilde yapılmadığı izlenimini güçlendiriyor.
MEB Teşkilatına Teşekkür Edilmemesi Ne Anlama Geliyor?
Şahin Kunduz’un paylaşımında MEB teşkilatına teşekkür etmemesi de dikkat çekici bir detay. Normal şartlarda, bir yönetici ataması gerçekleştiğinde bu atamayı onaylayan ve süreci yürüten kurum, yani MEB’in öncelikli olarak teşekkür edilmesi gereken merci olması beklenir. Ancak Kunduz’un, bu süreçte sendikaya yönelik öne çıkan teşekkür mesajları, atamanın bakanlık yerine sendika desteğiyle mi gerçekleştiği sorusunu ortaya koyuyor.
Bu durum, Türkiye’de eğitim yönetiminde sendikaların gölge bürokrasi gibi hareket ettiğini ve karar alma süreçlerinde bakanlıktan daha etkili olabileceğini düşündürüyor. Böyle bir tablo, bürokrasinin sendikal etkilere açık olduğu ve liyakatin ön planda olmadığı bir yönetim yapısı algısını güçlendiriyor. Kamuoyunda “Sendika etkisiyle mi atanıyorlar?” sorusunu doğuran bu tip durumlar, eğitim sisteminin itibarını zedeleyebilir ve yönetici atamalarının güvenilirliğini sorgulanır hale getirebilir.
Eğitimde Liyakat Sendikal Bağlantılar mı, Uzmanlık mı?
Türkiye’nin eğitim sistemi, köklü bir reform ihtiyacı içerisinde. Ancak bu reformların sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için eğitim yönetimindeki liyakat ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalınması gerekiyor. Atamaların liyakate dayalı yapılmadığı algısı, yalnızca eğitimciler arasında değil, toplumda da güvensizlik yaratıyor. Şahin Kunduz’un ataması örneğinde olduğu gibi, bir yöneticinin sadece sendika bağlantıları üzerinden atanmış olma ihtimali, eğitim sisteminin geleceği adına endişe verici.
Bir eğitim yöneticisinin atanmasında, uzmanlık, deneyim, performans değerlendirmeleri gibi objektif kriterler belirleyici olmalıdır. Oysa sendikaların bu süreçlerde devreye girmesi, uzmanlıktan ziyade ideolojik veya örgütsel bağların öne çıktığını düşündürüyor. Bu durum, eğitim politikalarının objektif ve kapsayıcı olmasını engelleyebilir.
Şahin Kunduz’un Kağıthane İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şube müdürü olarak atanması, Türkiye’de eğitim yönetimindeki sendikal etkiler üzerine kapsamlı bir tartışmanın fitilini ateşledi. Kunduz’un sadece sendika yöneticilerine teşekkür etmesi, liyakat ilkesine ve tarafsız bürokrasiye duyulan güveni sarsıyor. Bu durum, MEB’in karar alma süreçlerinin sendikal etkilerden bağımsız olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Eğitim yönetimindeki atamalarda şeffaflık ve liyakat esas alınmalıdır. Sendikaların karar alma süreçlerindeki etkileri sınırlanmalı, atamalar liyakate dayalı olarak gerçekleştirilmelidir. MEB, eğitim yönetiminde ideolojik ve sendikal bağımlılıklardan arınmış, nitelikli bir yönetim yapısını inşa etmeye yönelik adımlar atmalıdır. Eğitim sisteminin başarısı, sadece teknik bilgi ve deneyime değil, aynı zamanda güvenilir, adil ve tarafsız bir yönetim anlayışına bağlıdır.