Kamudanhaber- Özel haber

Murat Kenan Erdem

Oysa herkes öldürür sevdiğini,

Bunu böyle bilin,

Kimi hazin bir bakışla öldürür,

Kimi latif bir sözle,

Zamlı Emekli Maaşları Ne Zaman Yatırılacak? Emeklinin Maaş Takvimi Belli Oldu Zamlı Emekli Maaşları Ne Zaman Yatırılacak? Emeklinin Maaş Takvimi Belli Oldu

Korkaklar öperek öldürür,

Yürekliler kılıç darbeleriyle!

Oscar Wilde/Reading Zindanı Baladı

 Ülkemizde ilgiyle izlenen ‘’Ezel’’ isimli televizyon dizisinde aktör Tuncel Kurtiz'in seslendirmesiyle tüm Türkiye öğrendi bu dizeleri…

Oscar Wilde'ın meşhur Reading Zindanı Baladı, Hz. İsa’ya ihanet ettiği öne sürülen havarisi Judas’ın tarihe ihanet öpücüğü’ olarak geçen ihanetine göndermenin yapıldığı balad olarak tarihe geçmiş bir eser. Bilindiği üzere; Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Judas, Romalı askerlerin verdiği 30 gümüş para karşılığında Hz. İsa'yı satmıştır. Judas, Hz. İsa’yı tanımayan Romalı askerlere: ‘’Yarın meydanda onu öpeceğim, bu şekilde onu tanır ve gidip yakalarsınız.'’ diyerek bu öpücüğünü işaret olarak kullanır.

Artık öperek hedef göstermelerin kılıç darbeleriyle öldürmelerin önüne geçtiği bir süreci yaşıyoruz… Hemşericilik adına, ticari kaygı adına, cemaatçilik, dernekçilik, vakıfçılık, adamcılık, sendikacılık adına, teşkilat içinde teşkilat, örgüt içinde örgüt kurma adına vs. nepotizm batağına saplananların kendi dar kadrolarının ve kişisel kariyerlerinin geleceği için kitlesel satışları bizleri öpe öpe, açık artırma usulü göstere göstere sattığı günlerden geçiyoruz.

İbrahim Tenekeci: ‘’Savunduğumuz değerlere karşı yabancılaştık. Bizden olana yabancı gibi davrandık. Olmayana ise hürmetlerimizi sunduk. Onlara yer açmak için birçok emektar ve fedakâr kardeşimizi yerinden ettik… Günün sonunda, kendi kurumlarımıza bile bir yabancı tedirginliğiyle girmeye başladık.’’ Diyordu.

Asırlar öncesinden Eba Müslim Horasani de: ‘’Zarar vermeyeceklerinden emin olunan dostlar uzak tutulmuş, kendilerine bağlamak ve kazanmak için yakınlaştırılan düşmanlar dost olmamış. Ama uzaklaştırılan dostlar düşman olmuş. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmak mukadder olmuştu.” Sözleriyle uyarıyordu.

Bugün yıllarca emek verip, alın teri döküp, hamallığını yaptığımız kimi kurumlarımız da STK’larımız da yaşanan durum tam olarak budur. Yıllarca ter dökülen kurumlar resmen işgal altında. Hem de bizden görünen menfaatperest korkakların işgali altında. Korkaklıklarından öperek öldürüyorlar. Düşman gibi ellerinde kılıçla gelmiyorlar. Ne yapıyorlarsa bizim iyiliğimiz adına yapıyorlar. Kendileri için asla dünyalık bir talepleri yok! Bu güzide dava adamlarının…

Karl Marx- Friedrich Engels “Komünist Manifesto” isimli esere “Avrupa’nın üzerinde bir hayalet geziyor. Komünizm hayaleti” sözleriyle başlıyor. Son birkaç dönemdir kamu çalışanlarının üzerinde de bir hayalet dolaşmakta: “Kitlesel Satış Hayaleti.”

Kitlesel satış nasıl yapılır? Bir kitle topluca nasıl satılır? Karşılığı nasıl alınır? Hatta nasıl istenir? Bu konuda bilgi sahibi değiliz. Ama en azından görüp duyduklarımıza istinaden birtakım değerlendirmelerde bulunmak mümkün.

“Sendikaların temel amacı basitçe temsil ettikleri kesimin hak ve çıkarlarını elde etmeleri ve bunları koruyup geliştirmek olarak ifade edilebilir. Ancak bu, sendikaların devletin ideolojik aygıtları tanımlaması içinde değerlendirilmesi durumunda farklı bir boyut kazanmaktadır. Çünkü bu durumda dolaylı olarak iktidarı elinde bulunduran çevreler lehine kendi üyelerini yönetip kontrol altında tutmaya yönelik faaliyetleri ifade etmektedir. Dolayısıyla tanımlanan amaçları politik, ekonomik ve toplumsal gerçeklikler içinde görmeye çalışmak ve özünde amacın ne olduğunu bilmek önem kazanmaktadır. (Meral Çakır/Sendikaların Gücünde ve Halkla İlişkilerin Yeri ve Önemi) shf.131

Satışın felsefesi budur. Bedeli bizden esirgenenler. Komisyon bedeli ise komisyoncu tayfasının tabiri caizse amale kahyasının konfor alanı. Kişisel konforlarına sattılar bizi. Kendi çocuklarının rahatı için bizim çocuklarımızın açlığına, yoksulluğuna göz yumdu bu kahyalar.

Meşhur bir facebook yazarımız da kendisinin ve teşkilatının satılmış olduğundan hareketle satılmaktan şikâyet etmiş. Psikolojide aynalama tekniği denilen bir teknik var. Kendi yaptığı eylemi başkasına yansıtma durumunu ifade ediyor. Bu yazarımızın durumu aynalama tekniği midir bilinmez…

Ancak düz mantıktan akıl yürütecek olursak ortada bir satış varsa bir de menfaat olmalı. Kim, neyi, nasıl satar? Satmak bir menfaat karşılığında gerçekleşeceğinden; kim nasıl bir menfaat sağlamış ve kişisel, kurumsal bir konfor alanı edinmiş? Astronomik bir maaşa ya da gelire kavuşmuş mu? Mal varlığında gözle görülür bir artış var mı? Makam aracı edinmiş mi? Vs. soruların cevaplanması gerekir.

Bağımsız araştırma şirketleri bugün Türkiye geneli bir anket yapsalar ve satıldığınızı düşünüyor musunuz? Size göre en çok kim ya da kimler tarafından satıldınız? Nasıl satıldınız? Neyin karşılığında satıldınız? Soruları sorulmuş olsa verilen cevaplar da ilk sırayı hangi kişi, kurum ve yöneticileri alırdı acaba?

Ahlaksızdır, kumarbazdır satar. Çıkarcıdır arkadaşını, dostunu satar.  Kendisine emanet edileni satar. Emeği satar. Alın terini satar. Satar da satar… Bir de teşkilatı, davayı satmak var ki burada işler biraz karışır. Satmak kelimesi anlamını kaybeder araçsallaşır. Dava bir yoldur nihai hedefe ulaşmak için. Teşkilat dediğimiz de bu yolda bir araç. Ama gün gelir bu araç amaç oluverir birileri için. Davayı kendi kişisel kariyerlerine tahvil etmenin yolu, davanın araçsallaşmasından ve teşkilatın kutsanmasından geçer. Çünkü insanlara gönül rahatlığıyla tapınacakları bir tapınak sunmak gerekir ki itiraz etmeden, sorgulamadan, eleştirmeden boyun eğsinler. Burada satış eyleminin mübah sayılması için vicdan rahatlatma fetvası verecek fetbazlar da tapınağın yanı başında beklemektedirler zaten.

Dipnot: Müstear isimle yazı yazmak edebiyatta vardır ve yaygındır. Ama başkasının yazdığı yazının altına imza atmak, edebiyatta değil edepsizlikte vardır.