Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredatı son bir yıldır gündeme gelen ve 2023-2024 eğitim öğretim yılının sonunda tanıtımı yapılan kapsamlı ve kritik bir çalışmadır. Yeni müfredatın tanıtımı bir ay öncesine kadar Milli Eğitim Bakanlığının (müfredatla doğrudan bağlantılı olan) yönetici ve öğretmenlerine yapılmasına rağmen, eğitim sisteminin kritik sınıfını teşkil eden “eğitim müfettişlerine” bu tanıtım hiç yapılmamıştı. Böyle uzun erimli, yüksek çaba ve yüksek iddialı bir müfredat projesinin eğitim müfettişlerine tanıtılmaması, eğitim müfettişlerince yadırganmıştı. İşin esası böyle yüksek çaba ve iddialı bir projenin içinde(paydaş) olarak hiç müfettişin olmaması da yadırganmıştı, lakin eğitim müfettişleri son on yıldan beri yaşamış oldukları kriz ve kendilerinin doğrudan ve dolaylı olarak sistem dışına itilmeye çalışılmasına bağlı olarak, hak etmedikleri halde muhatap oldukları örseleyici tavır neticesinde olup bitene kayıtsız kalma gibi bir psikolojik hale bürünmüşlerdi. Eğitim müfettişleri oldukça azalan heyecan ve motivasyonla görevlerini sadece yasal zorunluluktan dolayı yapmaya başlamışlardı. Son anda alınan bir kararla eğitim müfettişlerine Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredatının tanıtımı Ankara Başkent Öğreten evinde yapıldı.

Daha detaylı bir değerlendirme yapmak istemiştim lakin gerek görmediğim için birkaç temel hususu hatırlatmakla yetineceğim.

Bilindiği gibi işletme ve yönetim bilimlerinde temel düzeyde bilgisi/okumuşluğu olan herkes örgütlerin bir amaç için kurulduğunu, örgütlerin bu amaçlara ulaşabilmeleri için belli bir yapı oluşturmaları gerektiğini, bu yapının bir yönetim vasıtasıyla eyleme dönüşebileceğini, yönetiminde belli aşamaları olduğunu, bu aşamalara yönetim süreçleri dendiğini bilirler. Yönetim süreçleri en kaba haliyle, Planlama, Örgütleme, Emir verme, Eşgüdümleme(koordinasyon),  ve Kontrol etme(değerlendirme) olarak sıralanabilir. Tüm sistemlerde bu süreçler işlemek zorundadır. Bu süreçler bir dairenin halkaları gibidir; halkanın birinde kopma ya da sekme olursa sistemin hedeflere ulaşması pek mümkün olamaz. Bu aşamada bizi ilgilendirdiği kadarıyla yönetim süreçlerinin Kontrol etme(değerlendirme) aşamasına vurgu yapmak gerekir. Bir sistem, tüm süreçlerini en etkili ve verimli şekilde yürütme imkânı bulsa da, son aşama olan kontrol etme ve değerlendirme aşaması iyi çalışmıyorsa, o sistemin başarıp başarmadığı, başardı ise hangi kertede başardığı, ya da başardığı şeyin ne olduğu, sistemde aksamanın ne/neresi olduğu hiçbir zaman bilinmeyecektir. Yani tüm sistem kendini rastlantısal bir serüvene atarak sürekli bir çıkmaza sürüklenecek ve en nihayetinde çöküşe doğru gidecektir. Bundan dolayı sistemlerin kontrol ve değerlendirme süreçlerini yürüten teftiş alt sistemleri hayati bir önem sahiptir. Üstelik kamusal örgütlenme olan eğitim sistemlerinin, “amaçtan sapma” gibi hayati öneme sahip bir krizlerin tespiti ve önlenmesi için de teftiş yapısının ayrıca kritik bir misyonu bulunmaktadır. Özetle teftiş mekanizmasının önemi yadsınamaz, yadsınırsa o sistemde müspet yönde hiçbir iyileşme mümkün olamaz.

Gelelim yeni müfredat semineri tanıtım süreçlerine. İlk gün açılış ve teftiş kurulu başkanının konuşmasının ardından müfredatın yapım sürecinde olan öğretmen/akademisyenler branşlar bazında müfredatı anlatmaya başladılar. Başkan, yoğun işleri olması nedeniyle hemen oturumdan ayrıldı ve seminer boyunca başkan ve müfredatın karar süreçlerinde olan hiçbir üst yetkili seminere dahil olmadı. Kitleye göre genç olan müfredat yapımcısı öğretmen ve akademisyenlerin müfredatın hazırlama grubunda olmaları nedeniyle yetkinlikleri iyi denilebilir, lakin sunumlarında denklik yoktu. Bazı branşlardaki sunucuların aktarımı ve açıklamaları daha çok beğenildi.

Müfredatın tanıtıldığı hedef kitle müfettişler olunca elbette soru ve sorgulamalar beraberinde gelecekti. Müfettişlerin seminer boyunca dillendirdiği ve bir türlü (asıl yetkililere erişilememesi nedeniyle) cevabını bulmadığı birkaç kritik soruyu fazla irdelemeden gündeme getirelim. Müfettişler dedi ki;

-Daha önceki dönemlerde her türlü projede, değişim ve yenileşme çalışmalarında paydaş olarak tüm süreçlerde eğitim müfettişleri olurdu. Yeni müfredat çalışmasında bizler hiç olmadık. Bizlerin olmaması ayrı bir konu… Ancak müfredatın tanıtım süreçlerinde bizler hiç yoktuk. İl Müdürleri, şube müdürleri, öğretmenler yani sistemin tüm bileşenlerine yeni müfredat tanıtılırken, sistemin kritik aşaması olan kontrol etme (değerlendirme) sürecinin vazgeçilme unsuru müfettişler şimdiye kadar niçin akıllara gelmedi de, anlık bir kararlar bizi seminere çağırdınız?

-Üstelik son on yıl içinde alınan kararlar sonrasında eğitim müfettişliği hem itibar ve hem de sosyal ve mali haklar hususunda sistemin en ihmal ve mağdur edilen kesimi oldu. Şimdi bizler hangi heyecan ve motivasyonla yeni müfredatı anlama gayretine girelim. Bize, olmamız gereken değer verme şöyle dursun, var olan değerimiz erozyona uğradı. 2016 yılında “şahsa bağlı müfettiş” bile yapıldı ve her aşamada lazım olduğumuz oradan yetkilendirme yapılarak, bu mesleğe yönelik kurumsal bir bakış hiç geliştirilmedi. Gibi soru ve sorunlar üç gün boyunca gündeme geldi ve hiçbir makul cevap alınamadı.

Müfredatın branşlar bazında teknik yönü ağırlıklı olan bu tanıtım seminerinde, işin felsefi arka planının tanıtımı(gerekçelendirilmesi)  pek yapılmadı.  İzlediğim ve görüşmede bulunduğum meslektaşlar kadarıyla işin felsefi yönü dışındaki teknik ayrıntılar esas alındığında, kitlenin(müfettişlerin) çoğunda, müfredatta içerik ve yöntem itibariyle bir değişikliğin olmadığı, daha çok terim ve isimlendirmelerin değiştirildiği üzerinde bir mutabakatın olduğu görülmektedir. Örneğin, kazanım yerine, öğrenme çıktısı gibi…

Sorular arasında sık sık, -bu müfredat hangi felsefi ekol üzerine inşa edildi soruları olmasına karşın, bu soruya makul ve tatmin edici hiçbir cevap verilmedi. Dediğim gibi seminer, ders bazlı içerikler üzerinde yürütüldü. Felsefesi üzerinde durulmadı.

Felsefe demişken ilk gün işin felsefesi üzerinde yüzeysel açıklamalara yapılırken, Erdem-Değer-Eylem modelinde çatı değerler olan "Adalet, Saygı ve Sorumluluk " etrafında kümelenen bir değer çerçevesi sunulmakta olduğu ifade edilirken, aklıma adalet kavramının yanında “eşitlik” de olması gerektiği geldi aklıma ve bu düşüncemi soru olarak ilgili öğretmene yönelttiğimde tatmin edici bir açıklama bulamadım. Sonra yine düşündüm, insan aynı zamanda özgürleştiği oranda insan olma vasfını kazanır ve daha işlevsel değerler üretir. Bence bu değerlerin yanına özgürlük ve eşitlik kavramlarının da olması gerekirdi. Adalet kadim, eşitlik ise modern bir kavram. Bu iki kavramın daha yetkin hocalarca mütalaa edilmesi beklenirdi.

Müfredatın tanıtımı sürecinde oldukça kritik bir soru gündeme geldi. Müfettişler okul denetim süreçlerinde derslere giremedikleri, derslere girilemediği sürece, yeni  müfredatla ilgili değerlendirme ve geri bildirimlerin yapılamayacağını, bakanlığın sürecin takibi, değerlendirme ve geri bildirimleri nasıl yapacağı sorusu üzerine, programı hazırlayanlardan bir öğretmen; -her ile her branştan müfredatı bilen iki öğretmene görevlendireceği, programı bilen bu görevlilerin öğretmenlerin derslerine girerek programla ilgili süreci takip edip değerlendirmeleri yapacağını söylemesi üzerine müfettişlere yeniden soğuk duş etkisi yaratan bir gelişme yaşandı. Sistem içinde bu işi teknik düzeyde en iyi yapması umulan müfettiş kesiminin böyle bir uygulamayı öğrenmesi, o halde bizim bu seminerde ne işimiz var? demelerine neden oldu. Bu konuda yorumu okuyucuya bırakıyorum. Bu bağlamda asıl görevleri arasında, ‘öğretim programlarının uygulama durumunu değerlendirme' sorumluluğu bulunan eğitim müfettişinin, bu seminere tam olarak ne maksatla çağırıldığı net olarak ortaya konulamadan seminer sona erdi.

Bu süreçte müfettişler açısından tartışmasız en güzel gelişme, yıllardır birbirini görmeyen eski dostların bu sayede birbirini görüp hoş vakitler geçirmesine fırsat tanınması oldu. Bu ara Başkent Öğretmen evindeki konaklama ve diğer hizmetlerden genel bir yakınma olduğu (odaların bakımsızlığı, yatakların deforme olması vs.) rahatlıkla söylenebilir.

Türkiye yüzyılı Maarif modeli ile ilgili tüm süreçleri kapsayan daha detaylı değerlendirmeler elbette yapılacaktır. Bu yazıda bir seminerin serencamını ve yaşanan temel bazı soru/sorunları gündeme getirmek istedim. Umarım ülkemizin eğitimine katlı sağlar. Esen kalınız.