BÜYÜKSÜN TÜRKİYE’M

Esnaftı. Dükkânını kiralarken pazarlık yapmayı bilmediği için hasis ev sahibi ne derse o fiyata kiraladı dükkânı. Yıllardır her ay artırdığı parayla yalnızca çocuklarının karnını doyurabiliyordu.

İşçiydi. Asgari ücretle sekiz saat çalışması gerekirken mesaiye kalıyor, evine biraz daha ekmek götürmeye gayret ediyordu.

Mevsimlik işçiydi. Yazın çalışıp kışın çocuklarına bakıyordu.

Geçici işçiydi. Kapının önüne ne zaman koyulurum kaygısıyla herkesten çok çalışmaya gayret ediyor, sürekli göze girmek için evine geç saatlerde gidiyordu.

Pazarcılık yapıyordu. Satın aldığı külüstür kamyonete kar kış, yaz sıcak demeden vicdansız tüccardan aldığı sebze meyveyi yüklüyor, semt semt, köy köy, mahalle mahalle geziyor çocuklarına gelecek hazırlamaya çalışıyordu.

Tezgâhtardı, garsondu. Babasından para istemeye utanıyor, adam akıllı bir işe girene kadar rızkını temin etmeye, kendisine üst baş almaya gayret ediyordu.

Ameleydi. Sonradan görmelerin oturacağı yüksek yüksek binaların dış cephelerinde yaşamını riske atıp çocukları için çalışıyordu.

O mel’un illet tüm dünyayı sarınca kimisi dükkânının kapısına kilit vurdu, kimisi beş parasız kapının önüne konuldu, kimisi müşteri bulamadı, kimisi evden dışarı çıkamadı nefes darlığından…

Kazanırken işçisinin sırtında kadeh tokuşturanlar, beş yıldızlı tatillerde su gibi para harcayanlar, kaybetmeye başlayınca en önce kendisini garantiye aldılar.

Ev sahipleri aylık kiraları tıkır tıkır alıp hemen bankaya koşup faize yatırırken, kirasını ödeyemeyene kapıyı göstermeye başladı.

Başını öne eğenler, marketten utana sıkıla alışveriş yaparken sepetlerinin tıklım tıklım dolduran memurlara, bankaya hayli para biriktirenlere göz ucuyla baktı.

ATM kuyruğunda acaba hesapta ne kadar kaldı diye beklerken avuç dolusu para çekenlerin haline baktı…

Allah kimseyi gördüğünden geri komasın, diye bir duamız vardı bizim…

Gördüğünden geri kalanlar feryatlarını içe gömüp evin yolunu tuttular.

Neyse ki devletimiz vardı, devletimizin başında halden anlayan bir lider vardı.

Yere serdiği mendile ilk kendisi atarak parayı… Hocanın dediği yer burası dedi ve büyük bir kampanya başlattı.

Necip milletimiz durur mu? Onlar da dâhil oldular kampanyaya…

Bakmayın birilerinin her iyi şeye takoz olduğu gibi bu kampanyaya da takoz olmasına.

Onların adı takoz zaten. Freni patlayan değil de yolda giden aracın tekerinin önüne koyarlar kendilerini.

Ama milletimizin feraseti her türlü zorluğu aştığı gibi bu zorluğu da aşacak güçtedir.

Haydi Türkiye’m…

Biz bize yeteriz!